14.01.2015 Views

Genel Yayın Sıra No - İstanbul Barosu

Genel Yayın Sıra No - İstanbul Barosu

Genel Yayın Sıra No - İstanbul Barosu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

274 İstanbul <strong>Barosu</strong> Yayınları<br />

vazgeçilmezdir.” diyor. Basın özgürlüğünün tabii ki belli sınırları var, elbette<br />

ki sınırsız hiçbir özgürlük olmaz. Mutlaka bunun bir sınırı vardır,<br />

ama biliyorsunuz bu sınırın demokratik toplum düzeninin gereklerine<br />

uygun ve orantılı olması gerekiyor. Elbette ki basın özgürlüğü veya ifade<br />

özgürlüğü var diye siz her şeyi de söyleyemezsiniz. Hakaret suçunun da,<br />

o mantıkla olması lazım gelir. Niye birine benim çok affedersiniz eşek<br />

deme özgürlüğüm yok Çünkü bir, bu bir ifade açıklaması değil. İkincisi<br />

başkalarının kişilik haklarını zedeliyor, ama bunun arkasına sığınarak<br />

o sınırlamaları orantılılığın dışına da taşırmamak gerekiyor. Benim için<br />

çarpıcı olan budur. Yani biz ifade özgürlüğü derken de, basın özgürlüğü<br />

derken de aslında tüm toplum için gerekli olan yaşamsal bir özgürlükten<br />

bahsediyoruz.<br />

Bir süredir bütün bu özgürlüklerin büyük oranda ihlal edildiğini hep<br />

beraber yaşayıp görüyoruz. Bunları tek tek aktarmaya da aslında gerek<br />

yok. Peki, bu basın özgürlüğüyle ilgili ortamı kim yaratacak Yani<br />

bunun kontrolü, denetimini kim yapacak Tabii ki bir anlamda kanun<br />

koyucu ve ardından da yargı. Gerçekten hakkını teslim etmek lazım,<br />

gerek Anayasa Mahkemesinin, gerek Danıştay’ın ve gerekse Yargıtay’ın<br />

bu konuda özellikle 4. Hukuk Dairesinin devrim niteliğinde çok güzel<br />

kararları var. Ancak bu kararların hayatiyetini sürdürebilmesi için yargının<br />

bağımsız olması gerekiyor. Şimdi bağımsız bir yargıyla mı karşı<br />

karşıyayız Asla. O zaman bu özgürlükleri ben geçtim geliştirmeyi, ileri<br />

götürmeyi, muhafaza edebilmemiz bile mümkün değil. Dün katıldığın<br />

bir panelde bu özel görevli mahkemeler, bu özel görevin de ne olduğu yavaş<br />

yavaş anlaşılıyor, hangi özel görevin olduğu, bu mahkemelerde adil<br />

yargılanma hakkından bahsedildi. Ben geçtim adil yargılanma hakkını,<br />

adi yargılanma hakkını teslim etsinler yeter. Bu adiyi sıradan anlamında<br />

kullanıyorum. Onu da geçtim, yargılanma hakkı versinler yeter. Yargılanma<br />

hakkınız da yok.<br />

Fikret Bey’in de süjelerinden biri olduğu ve bizim de içinde yaşadığımız<br />

çarpıcı bir şeyi basına yansıdı; basılmamış kitap ile ilgili verilen<br />

karar. Bu konuda da bir sitemimi söylemek zorundayım; bundan önce<br />

de bu mahkemelerin bir sürü hukuksuz uygulamaları oluyordu. Artık<br />

bu mahkemeler yargılama makamı değil, bir gözaltı, gözdağı, dinleme ve<br />

tutuklama makamı ya da bir tür infaz savcılığına dönüşmüş durumda,<br />

alıyor atıyor içeri. Diğer birtakım insanlara aynı hukuksuzluklarla bir<br />

şeyler yapılırken kimsenin gıkı çıkmadı, kılı kıpırdamadı, ne zaman ki<br />

Ahmet Şık’la ilgili olarak böyle bir şey oldu, gördük ki ortalık birbirine<br />

girdi. Ben o tepkiler son derece haklı, biz de sonuna kadar destek ver-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!