01.03.2013 Views

l. ULUSLARARASI SPOR HUKUKU KURULTAYI - Ankara Barosu

l. ULUSLARARASI SPOR HUKUKU KURULTAYI - Ankara Barosu

l. ULUSLARARASI SPOR HUKUKU KURULTAYI - Ankara Barosu

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Yayınları<br />

Bunun nedenlerini çok araştırdım, en nihayetinde spor yönetimiyle ilgili olduğu<br />

sonucuna ulaştım. Gerçekten, Avrupa Hukukunda yeni bir spor yönetimi<br />

anlayışı gelişti. Avrupa Ekonomik Topluluğu döneminde Adalet Divanının Walrave<br />

& Koch ve Donà Kararlarında “sportif faaliyetlerin sadece bir ekonomik faaliyet<br />

oluşturduk ları ölçüde Avrupa Hukuku kapsamında değerlendirilebilecekleri, safi<br />

spora ilişkin kuralların ise bu kapsamın dışında kaldıkları” belirtilmiştir. Özellikle<br />

1980’lerin ikinci yarısından itibaren, sporun hızlı bir şekilde ticarîleşmesine paralel<br />

olarak, sporla il gili uyuşmazlıkların sayısında büyük bir artış görülmüştür.<br />

Maastricht Anlaşması ile tamamen tek pazar niteliği taşıyan Avrupa Birliği’nin<br />

kurulmasının ardından, sporla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olan birçok<br />

uyuşmazlığın çözümünde “sporun kendine özgü karakteri”ne atıfta bulunulmuştur.<br />

Belçikalı futbolcu Bosman tarafından açılan davada, Adalet Divanı’nın futbolcu<br />

sözleşmelerine ve transferlerine ilişkin kuralları UEFA’nın bütün itirazlarına<br />

rağmen Avrupa Birliği Hukuku kapsamında değerlendirmesi önce büyük tartışmalara<br />

neden olmuştu. Bosman Kararının ardından, sporu herhangi bir ticari<br />

iş gibi değerlendiren “tek pazar yaklaşımı”nın sporun rekabetçi yapısının bozulmasına<br />

ve sportif de ğerlerin kaybolmasına neden olduğu; sporun sosyal yönünü<br />

zayıflattığı yönündeki eleştiriler artmış, sporun eğitsel ve sosyal yönüne ağırlık<br />

verilmesi, sporun Avrupa toplumlarında bir sosyal entegrasyon aracı olarak kullanılmasını<br />

savunan “sosyo kültürel yaklaşım” gelişmeye başlamıştır. Gerçekten de<br />

2004 yılında Avrupa Birliği tarafından “Spor Aracılığıyla Eğitim Yılı” ilan edilmiş,<br />

bu kapsamda çoğu gençlere yönelik 161 tane proje hazırlanmıştır. 1997 yılında<br />

Amsterdam Anlaşması’na ek lenen deklarasyon ve 1999 yılında Avrupa Komisyonu<br />

Kültür ve Spor Genel Mü dürlüğü tarafından yayınlanan “Avrupa Spor Modeli”<br />

adlı yol gösterici rapor ile Avrupa’daki spor yapılanması ele alınmıştır. Buna göre<br />

spor, sadece ekonomik bir aktivite olarak değil, aynı zamanda Avrupa kimliğinin<br />

bir parçası olarak değerlen dirilmelidir. Sporun sosyal, kültürel, eğitimsel fonksiyonları,<br />

rekreasyona ve kamu sağlığına yönelik fonksiyonları göz ardı edilmemelidir.<br />

Peki, o zaman Avrupa Spor Modeli nedir? Bu modelin en önemli özelliği, si vil<br />

toplum öncülüğünde aşağıdan yukarıya doğru piramit şeklinde bir yapılanmayı<br />

öngörmüş olması. Bu yapılanmanın tabanında, “herkes için spor” anlayışını benimseyen<br />

ve her yurttaşa spor yapma olanağı sağlayan kulüpler yer alıyor. Avrupa<br />

sporunun gelişiminin temeli bu amatör ruha dayanıyor. Piramidin bir sonraki<br />

basa mağında ise tamamıyla özerk bir yapıya sahip olan bölgesel federasyonlar<br />

ve ulusal federasyonlar yer alıyor. Daha üst basamaklarda ise, Avrupa Federasyonları<br />

(ör neğin UEFA) ve Dünya Federasyonları (örneğin FIFA) bulunuyor. Bu<br />

federasyonlar tarafından düzenlenen ligler arasında yükselme ve küme düşme<br />

sistemi ile geçişler sağlanıyor; bu da rekabeti destekliyor. Avrupa’da sporun geleneksel<br />

olarak devletle veya ticaretle bağlantısı olmadığı ve sportif faaliyetlerin<br />

esas olarak profesyonel olmayan bireyler tarafından icra edildiği için bir hobi ve<br />

topluma katılma aracı ola rak algılandığı görülüyor. Ulusal kimliğe bağlılık, altya­<br />

144

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!