01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Şube'den içeri girince beni diğer yoldaşlarımdan ayırdılar. Belki de gözaltı süresini tekrar uzatmışlardı<br />

ve yeniden sorguya çekeceklerdi. Koridorda biri ardımdan diğeri önümden yürüyen iki işkencecinin<br />

arasındaydım. Her. zaman sorgu yaptıkları odanın önüne gelince durduk. Öndekinin işareti üzerine<br />

açık duran kapıdan içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında hayretten donakaldım.<br />

Odanın yan tarafına düşen bir sandalyenin üzerinde karım oturuyordu. Hayır, hayal görmüyordum.<br />

Şaşkınlığım geçince, "Nasılsın, iyi misin?" diyebildim sadece. O da "iyiyim, ya sen?" diye yanıtladı<br />

beni. Sesinde hüzün vardı. İşkencecilerle fazla yüz göz olmamak için, "hoşça kal" deyip, ayrıldım<br />

oradan.<br />

Sonra hücreye indirdiler. Bu, sevinmeyi hak eden güzel bir haberdi. Uzun süre volta attım. Ve deliksiz<br />

bir uyku ziyafeti çektim kendime o gece.<br />

Ertesi sabah tekrar otobüse bindirildik. "Foto" kod adlı işkenceci, eşimle yan yana oturmama engel<br />

oldu, bizi birbirinden uzak koltuklara oturttu. Gene de çok neşeliydik, kimse polislerin uyarılarına<br />

aldırış etmiyor, birbirinin hal hatırını soruyordu.<br />

Pencereden dışarı baktım: İstanbul baharın istilasına uğramıştı. Tepe üstleri ve yol kenarları yemyeşildi;<br />

ağaçlar güneşin altında pırıl pırıl parlıyorlardı. Cadde boyları ve sokaklar tıklım tıklımdı. Deniz<br />

tarafından esen lodos, pencereden içeri, dalga dalga yosun kokusu taşıyordu. Özgürlüğün eşsiz güzelliği<br />

karşısında başım döndü. İçimi çektim.<br />

Konvoyumuz Selimiye Kışlası'nın kapısından içeri girdi. Kışlanın içi bir mahalle kadar büyüktü neredeyse.<br />

Her taraf asker kaynıyordu. Bizi Şube'den gelen tutukluların bekletildiği uzunca bir salona aldılar.<br />

Kantinden çay ve sigara getirtmek serbestti. Sigarayı o denli özlemişiz ki, birini söndürüyor öbürünü<br />

yakıyorduk.<br />

Karımla volta atıyorduk. Görüşmeydi yıllar olmuş gibiydi. Ayakta zor duruyordu, yüzü solgundu,<br />

neredeyse bir deri bir kemik kalmıştı. Nasıl yakalandığını sordum. Benim yakalanmamdan bir süre<br />

sonra basmışlar evi. Silaha sarılmış, ama silah tutukluk yapmış. Polis yaralandı gerekçesiyle dipçiklemişler,<br />

yerlerde sürüklemişler, merdivenlerden aşağı atmışlar... Yere yatırarak üstüne sıktıkları kurşunlar<br />

kalbini sıyırıp, kaburga kemiklerini parçaladıktan sonra sırtından dışarı çıkmış. Hastanedeki<br />

bazı dürüst doktorlar olmasaymış, kurtulamazmış. Ona da benim çatışmada öldüğümü söylemişler,<br />

polisler.<br />

Mutluluk anı tez bitti. Beraberinde askerlerle gelen bir astsubay, sürenin sona erdiğini, eşyalarımızı<br />

toplayıp ardından gelmemizi söyledi. Herkes birbiriyle vedalaştı. Kadın yoldaşları Metris'e gidecek<br />

cemseye bindirdiler. Erkekleriyse orada alıkoydular. Biz Selimiye Askeri Cezaevi'nde tutulacaktık.<br />

Selimiye Cezaevi, bir çeşit dağıtım yeriydi. Savcı ifadelerimizi aldıktan sonra tutuklama mahkemesine<br />

çıkarılacaktık. Daha sonra da Adana polisine teslim edeceklerdi.<br />

Bir sabah, elleri silahlı ve coplu on kadar inzibatın arasında savcının odasına çıkarıldım. Girdiğimde<br />

masasında kalınca bir dosyayı karıştırıyordu savcı. Tavrımın ne olacağını çıkarmaya çalışan bir merakla<br />

süzüyordu beni. İşkenceci birine benzemiyordu.<br />

"Şube'de adını kabul etmemişsin. Burada kabul edecek misin?"<br />

"Evet."<br />

"Peki ifade verecek misin?"<br />

"Vereceğim."<br />

"Şube'de kabul etmediğin şeyleri burada neden kabul ediyorsun?"<br />

"Polis gibi işkence yaparsanız aynısını tekrarlarım, ifade vermem."<br />

Savcı rahatlamıştı. Fazla beklemedi, hakkımdaki suçlamalarını sıraladı ve polis fezlekesini elime tutuşturarak,<br />

okuyup ona göre savunma yapmamı istedi. İlkin Marksist-Leninist olduğumu ve TİKB'yi<br />

102

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!