01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

tun düşmanın saygısını kazanan efsanevi direnişler sergilediler. Bütün bunlar, başka ülkelerin<br />

deneyimleriyle ülkemizdeki deneyimlerin birleştirilmesinin, geleneğin korunmasının ve bunun somut<br />

direnme politikalarıyla beslenmesinin ve teoriyle pratik arasında sürekli bir akışkanlık sağlanmasının<br />

beklenen sonuçlarıydı.<br />

12 Eylül sonrasındaki direnişlerimizin başlıca özellikleri başeğmez, kararlı, uzlaşmaz, içerikçe ve biçimce<br />

komünist niteliklere uygun olmalarıdır. Elbette karşıdevrim bu kazanımların bedelini pahalıya<br />

ödetecekti. Ama bu direnişlerde çığır açanlar ve en büyük onuru taşıyanlar da yine şehitlerimizdi.<br />

Çünkü onlar olmasalardı, yolu tıkayan buzlar kırılamazlardı.<br />

Darbeden sonra işkencede kurban verdiğimiz ilk şehidimiz Selma Aybal yoldaştır. Selma, 1981 yılı<br />

ortalarında karnından ağır yaralı olarak Adana'da yakalandı ve konuşmadığı için hastanede işkenceyle<br />

öldürüldü. O'ndan iki ay sonra yakalanan il komite üyesi Ataman İnce İstanbul'da tanınmaz hale gelinceye<br />

kadar işkence görecek ve bir adım dahi gerilemeden mağrurca can verecektir. Merkez Komitesi<br />

üyesi İsmail Cüneyt ise, polisin gayretli çabaları sonucu 1983 Aralığında yakalanmış ve taşıdığı üstün<br />

nitelikler ve eylemleri nedeniyle Gayrettepe bodrumlarında –ne kadar işkence gördüğü bilinmiyor–<br />

kurşuna dizilmiştir. Öte yandan, şehitlerimizle aynı onuru taşıyan bir başka yoldaşımız da 1984 ölüm<br />

orucunda bilincini yitiren Aysel Zehir'dir. Aysel, çok genç yaşlarda üç kez polisin eline düşerek ağır<br />

işkencelerle karşı karşıya kalmasına rağmen boyun eğmemiştir.<br />

Burada, direnme geleneğinin hareketimiz saflarına yerleşip gelişmesinde, hem bir mimar rolü oynayan,<br />

hem de bu gelişmeyi kendi şahsında bir barometre gibi yansıtan Fatih Öktülmüş'ü anmak yerinde<br />

olacaktır.<br />

Fatih, en son 1981 yılında yaralı olarak yakalanmıştır. O halde iken doksan gün boyunca ağır işkenceler<br />

görmesine rağmen sahte kimliğinde direnmiş, ifade vermemiş ve tutanakları imzalamayı reddetmiştir.<br />

Fatih'in attığı bu adım direnme geleneğimizde bir yenilik, bir sıçramaydı. Bu tavır, daha sonra<br />

başka yoldaşlar tarafından da günümüze kadar sürdürülecektir. Böylelikle, siyasi polisle yoldaşlarımız<br />

arasındaki mücadele, neredeyse gerçek ismini kabul edip etmeme gibi uç bir noktada cereyan eder hale<br />

geliyordu.<br />

Kısacası, Fatih Öktülmüş. Türkiye devrimci hareketinin 1971-1984 kesitinde direnme geleneğinin en<br />

önünde yürümüş, bununla da kalmayıp onun alt aşamalardan üst aşamalara yükselişlerine önderlik<br />

etmiş bir direniş ustasıdır. O'nun 1971'de İzmir'deki, 1976'da Adana'daki, 1978'de İstanbul'daki ve<br />

1981'de Adana/Ankara/İstanbul emniyetlerindeki direnişleri her defasında bir yenilik ve yükseliş içermekle<br />

de kalmamış, üstelik zirveye tırmanışla tamamlanmıştır. Buna, bir bakıma direnme geleneğinin<br />

devrimci demokrasi düzleminden alınıp proleter sosyalist mevzilere taşınmasının tarihidir de denilebilir.<br />

Direnişin bir başka alanı olan cezaevi mücadelesinin doruklarına tırmanıp orada can vermesi ise,<br />

ayrı bir anlama sahiptir.<br />

Hareketimizin işkencede direnme cephesindeki gelişme doğrultusu, Fatih'in çizdiği bu grafikle aşağı<br />

yukarı çakışmaktadır. Grafik eğrisi, mirası cılız haliyle devralmakla başlamakta, onun süreklileştirilip<br />

sağlamlaştırılması ve gittikçe zenginleştirilmesi ile yukarıya doğru yükselmektedir. Eğer 1971 yılında<br />

bağ kurulan direnme geleneği süreklileştirilmeksizin ve zenginleştirilmeksizin aynen korunmaya, yani<br />

mekanik olarak yeniden üretilmeye çalışılsaydı, onu bugüne dek yaşatmak mümkün olmayacaktı.<br />

Lenin'in de belirttiği gibi "mirası korumak, kendini mirasla sınırlamak anlamına gelmez”di. Aksine,<br />

devralınan mirası eleştirel bir süzgeçten geçirerek özümlemeye, sağlamlaştırmaya, onu tutarlı ve inatçı<br />

mücadelelerle geliştirmeye ve yenileştirmeye çalışmak gerekiyordu. Bu, yapılmıştır: Korunup<br />

zenginleştirilerek bugüne taşman miras geleceğe aktarılmaya hazır durumdadır.<br />

Bundan sonraki görev, mevcut mirası korumanın yanı sıra, onu yeni koşullarda geliştirmeye ve en<br />

geniş kesimlere benimsetmeye çalışmaktır.<br />

IX<br />

Ateşi Tanrılar ülkesinden alıp, ilerlesin ve özgür olsun diye, insanoğluna veren Prometheus'un öyküsünü<br />

hemen herkes bilir.<br />

27

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!