01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

– Bu da Dilaver'in takımından.<br />

O anda yaşıyormuşçasına, yüzünde hayret ifadesiyle, diğerlerine "Dilaver"i anlatmaya başladı. "Karısını<br />

karşısına getirdik, onu bile 'tanımıyorum' dedi".<br />

Odada bulunanlar tahammülsüz bir şekilde sözünü kestiler.<br />

– Bunlar hangi örgüt?<br />

– TİKB.<br />

– Hıı, biliyoruz. Adil'in başını yakanlar.<br />

Mehmet Fatih ÖKTÜLMÜŞ'ün sahte kimliğindeki isminin Dilaver olduğunu bilmediğimden kimden<br />

söz ettiklerini anlamamıştım. Bunlarla konuşmak istemediğimden hücreye doğru yürüdüm. Arkamdan<br />

bağırıp, "orası değil" diyerek, 1 no.'lu karanlık hücreye koydular. İlk gece kaldığım hücrenin,<br />

işkenceciler hakkında "iyi" şeyler düşünmeme katkısı olmadığını düşünmüş olmalılar.<br />

Burada ranza ve yırtık bir yatak vardı. Tavandaki küçük bir delikten gündüzleri ışık giriyordu. Fakat<br />

bu ışık, bir karış genişliğinde bir yeri aydınlatıyor, diğer yerleri yine karanlıkta bırakıyordu. Gündüzleri<br />

bahçede oynayan çocukların sesi duyuluyordu. Bazen çocuklar bu deliği merak edip içeriyi görmeye<br />

çalışıyorlardı. Tabii yüzleriyle deliği kapattıkları için karanlıkta hiçbir şey göremiyorlardı. İçeriye<br />

sesleniyorlar, fakat o günlerde sesim kısık olduğu için sesimi duyuramıyordum. Bir keresinde bu<br />

çocuklar delikten içeriye su döktüler, yatak ıslanmıştı. Kısık sesimle, yapmayın diye bağırmaya çalıştım.<br />

Çocuklar beni duymadı ama nöbetçi polis duymuştu. Büyük bir sevinçle hücreye geldi. Kendi<br />

kendime konuşmaya başladığımı sanmıştı. Olayı öğrenince sevinci kursağında kaldı.<br />

O gece nöbetçi polis, "gel bizimle yemek ye" dedi. Kabul etmedim. Birkaç saat sonra hücreden<br />

çıkardılar. Nöbetçi polis yoktu. Diğerleri vardı. Bunları ilk önce staj yapan polisler sanmıştım. Adımı,<br />

mesleğimi sordular, direnmemle alay edip, hakaret etmeye başladılar... O günkü boğaz sıkma olayından<br />

sonra sesim kısılmış, fısıltı halinde konuşabiliyordum. Bu bağırmalar arasında onlara gereken<br />

cevabı duyuramayacağım için öfkeyle hücreye döndüm.<br />

Kaldığım hücre polis odasına bitişik olduğundan konuşmaları duyabiliyordum. Bunların Metris'teki<br />

hainler olduğunu anladım. Kimler olduğunu anlamaya çalıştım, fakat uyuyakalmışım.<br />

Üçüncü günün sabahı yeniden yukarı çıkardılar.<br />

– Düşündün mü?<br />

– Adın?.. Evin?..<br />

Söylemeyeceğim der demez, askıya aldılar. El, ayak parmaklarımdan ve vücudumun değişik yerlerinden<br />

elektrik veriyorlardı. Bağırmıyordum. Yaptıkları işten daha fazla zevk almalarını istemiyordum.<br />

Bir gün önceki askıdan koltuk altlarım kesilmiş yara olmuştu. Bütün vücudumun ağırlığı o yaraların<br />

üzerinde duruyordu sanki... Özellikle yara olduğunu anlamamaları için duyduğum acıyı belli etmemeye<br />

çalışıyorum. Eski konuşmalarını tekrarlıyorlar.<br />

– Adın... Evin... Arkadaşların... Randevu...<br />

– Söylemeyeceğim.<br />

Kablonun biri parmağıma bağlıydı diğerini de kasığımda bırakıp gittiler... Odada yalnız kalmıştım.<br />

Arasıra sessizce odaya giriyor aniden şiddetli bir dozda elektrik verip gidiyorlardı. Elektrik vermedikleri<br />

anlarda ise kol ve bacaklarımdan ayrı ayrı yerlere çekiliyormuş gibi oluyordum. Omurgalarım<br />

birbirinden ayrılıyormuşçasına acı duyuyordum. Koltuk altlarımdaki yaralara ipin iyice gömülmeye<br />

244

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!