01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ilişkilerden soyutlayarak, sınıfsız toplumun komünist insanını bugünün "parti kavanozu"nda yetiştirmeye<br />

kalkmayız. Ama emekçi insanlığın uzun bir geçmişten beri kazandığı birikimden hız alarak,<br />

özellikle de bugünün imkân ve koşulları içinde kazanılabilecek niteliklere ayağımızı sağlam basarak<br />

ve tabii ki bunu geleceğin bütün yönleri gelişmiş komünist insan tipolojisine bağlayarak sağlam partili<br />

insanlar yaratabiliriz, yaratmalıyız da.<br />

Bunlara kısaca da olsa değinmemizin bir nedeni, işkencede direnebilecek insanların ancak böyle bir<br />

alan üzerinde gelişme zemini bulmalarıdır. Çünkü hiçbir akım komünist militan tipolojisini yaratmaya<br />

yönelmeden, hareket bazında başarılı bir direniş ortalaması tutturamaz. Öte yandan, işkencede direnmek,<br />

aynı zamanda diğer mücadele alanlarındaki tutumun da dolaylı bir göstergesidir. Bu anlamda,<br />

polis deneyiminin insanların ideolojilerinin, politik bilinçlerinin, örgütsel ve ahlaki değerlerinin bir<br />

"çekap"ı olduğu söylenebilir. Asgari ölçüde de olsa direnmeyen, hele polise ikinci defa düştüğünde bir<br />

kez daha çözülen biri güvenilir bir komünist olabilir mi?<br />

Bir diğer nedeni de, 12 Eylül rejimi ile modern revizyonizmin bir araya gelerek militan devrimci tipi<br />

üzerinde yarattıkları tahribattır. Faşizmin baskıları karşısında yılgınlaşan birçok sözde devrimci dönekleştikçe<br />

oklarını geçmişin devrimci değerlerine yöneltmişlerdir. Bunların işleri güçleri; gizliliği,<br />

devrimcilerin burjuva dünyasının sahte ve yoz zevklerinden kopuşlarını, taşıdıkları bazı hata ve<br />

eksiklikleri, sözde "küçük şeyler!" uğruna kendilerini ölüme atmalarını, işkencede direnmelerini vs.<br />

aşağılamaktır. Bunu, tam da militan, atılgan devrimci kadrolara, partili insan tipine çok ihtiyaç duyulan<br />

bir yeniden dirilme döneminde yapmaktadırlar üstelik. Böyle kritik bir dönemeçte ortaya bir "bireyselleşme"<br />

teorisi atarak, bu "teori"yi, Leninist parti düşmanı tasfiyeciliğin adeta manivelası haline<br />

getirmişlerdir. Aslında "birey olabilme", "bireyselleşme" görüşü en katışıksız, en açık bir burjuva<br />

görüşüdür. Ve "solda"ki savunucuları tarafından da devrimci hareketin şimdiye kadar yaratabildiği<br />

devrimci tipinin inkârı amacıyla ve liberal-tasfiyeci çürümenin kılıfı olarak kullanılmaktadır. Yoksa bu<br />

"teori" komünist bireylerin gelişmeleri ve yetkinleşmeleri gibi olumlu bir isteğin ifadesi değildir; aksine,<br />

onların sıradanlaşmaları, devrimci özelliklerinin törpülenmesi ve düzene uyum sağlamaları<br />

isteğinin bir ürünüdür. "Bireyselleşme" teorisini devrimci harekete taşımaya çalışanlara şöyle bir<br />

bakarsanız, altından ruhunu revizyonist-tasfiyeci şeytana teslim etmekle kalmayıp, girdiği her sınavdan<br />

da sürünerek geçmiş "yorgun savaşçılar" çıktığını görürsünüz.<br />

Her şeye rağmen Türkiye devrimci hareketinin yeni insan tipolojisine ulaşmada, uzun yıllar boyunca<br />

ve nice fedakârlıklar sonucu katettiği büyük bir mesafe söz konusudur. Bu mesafede elde edilen birikim,<br />

ne geçici sarsılmalarla, ne de "bireyselleşme" safsatalarıyla ortadan kaldırılabilir. Türk ve Kürt<br />

devrimcileri, bugüne dek kısa ömürlerine kahramanca bir yaşamı sığdırabilmiş, hiçbir zorluğun ve<br />

hiçbir tehlikenin yıldıramadığı, ölünceye değin inançlarını ve umutlarını asla yitirmemiş devrim kahramanları<br />

tanımışlardır. Osman Yaşar Yoldaşcan ve Fatih Öktülmüş böyle devrimcilerdi. İbrahim'ler,<br />

Mahirler, Denizler, Mahsum'lar, Mazlumlar da böyle devrimcilerdi. Ne tehlikeler ne de engeller yıldırmıştı<br />

onları; her birinde tarihin büyük kahramanlarından birer parça vardı. Üstelik kalınan yerden daha<br />

ilerilere açılamamak için de hiçbir neden yoktur.<br />

Sonuç olarak, bilmek ve inanmak, başarabilmenin ilk adımlarıdır. Eğer direnmenin gereğine inanıyor<br />

ve bu inancımızı irade ye kararlılığımızla destekleyebiliyorsak, bize yapılan işkenceler ne olursa olsun<br />

mutlaka direniriz. Bu bakımdan, ülkemizde durumu tersine çevirmek, yani direnme eğilimini esas<br />

akım haline getirmek hiç de imkânsız değildir. Sınıf ve emekçi yığınlar içerisinde direniş destanları<br />

yazmaya aday nice insanlar vardır. "Mesele", Michelangelo'nun dediği gibi, "taşın içinde zaten<br />

varolan biçimi, fazlalıklardan kurtarmaktadır". Perspektif bu olduktan sonra saflarımızdan J. Fuçik'ler,<br />

M. Fatih'ler çıkartmak hiç de zor olmayacaktır.<br />

29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!