01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yordu.<br />

Falakadan sonra sıra tazyikli soğuk su işkencesine geliyor. O su ki, hayat kaynağıdır... Saflığın, temizliğin,<br />

arınmanın sembolüdür... Bu caniler, suyu bile kirletmiş, onu bir işkence aracı haline getirmişlerdi.<br />

Hortumdan fışkıran soğuk su, bir kırbaç gibi iniyor bedenime. Değdiği yeri sanki ısırıyor, acıtıyor,<br />

üşütüyor... Dişlerim takırdıyor, her yanımın zangır zangır titremesinin önüne geçemiyorum. Ben<br />

titredikçe karşımdaki caniler kahkahalar atıyor, alay ediyorlar. Masum bir oyun oynuyormuş gibi hortumun<br />

ucunu kâh cinsel organıma kâh kulaklarıma kâh ağzıma-burnuma doğru tutuyorlar. O zaman<br />

nefes alamaz hale geliyorum. Onlar da zaten kafamı kaçırmaya çalışmamı bekliyorlar. Ama boşuna!<br />

Boğulmayı göze alıyor fakat onlara bu zevki vermiyorum. Bu noktada göstereceğim en küçük bir zaafın,<br />

o ana kadarki tavırlarımla çelişmekle kalmayıp, karşımdaki yaratıklara umut ve cesaret vereceğini<br />

biliyorum. Uzun bir süre suyun altında tutulduktan sonra tekrar işkencenin yapıldığı odada, ardına<br />

kadar açılmış bir pencerenin önüne götürülüyorum. Aralık'ın son günleri... Gecenin ayazı ciğerlerime<br />

işliyor. Donmaya yüz tutana kadar pencerenin önünde bekletiliyorum.<br />

İnsan bedeninin ne müthiş bir organizma olduğunu ben Şube'de keşfettim desem yeridir. Olağan koşullarda<br />

düşüncesinin bile ürperttiği durum ve koşullara nasıl da uyum sağlıyor, göğüs geriyor, direnebiliyor?<br />

Örneğin, sıcak yaz gecelerinde dahi çoğu kez yorgan kullanan, kışları kazak üstüne kazak<br />

giydiğim halde çok üşüyen, birazcık cereyanda kalsam ya öksürüp aksırmaya başlayan veya bir yerleri<br />

tutulan bir tip olduğum halde, Şube'de onca soğuk su işkencesine ya da sırılsıklam giysilerle günlerce<br />

çıplak beton üzerinde yatmak zorunda bırakılmama rağmen o günlerde nezle bile olmayışıma hâlâ<br />

şaşarım. Biri bunu bana yakalanmadan önce söyleseydi herhalde kendim bile inanmaz, ihtimal vermezdim.<br />

Ama "olmaz" denen olabiliyordu. Bedenin bu müthiş "uyum yeteneği"nin temelinde şüphesiz<br />

irade yatıyor.<br />

Pencerenin önünde soğuktan titrerken, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi toplama kamplarından birinde<br />

yaşanmış bir olayı anımsıyorum. Sovyetler Birliği'ni işgale yeltenen faşist sürülerini Rusya'nın ünlü<br />

soğuğuna karşı dayanıklı kılmanın yollarını arayan Nazi cellatlar, bunun için galiba Auschwitz'deki<br />

tutsaklar üzerinde iğrenç bir deney uygularlar. Bir insanın nasıl ve ne kadar sürede donarak öldüğünü<br />

ölçmek için, -40 derecede suyla doldurulmuş bir havuza insanları çıplak olarak atarlar. Bu aşağılık<br />

deney için kobay olarak seçilenlerin hemen hepsi bu korkunç soğuğa en çok 15-20 dakika dayanabilir.<br />

Sadece Kızılordu neferi 4 komünist, akıllara durgunluk veren bir dayanıklılık gösterirler. "Dayanın<br />

Yoldaşlar! Sovyet insanı komünistlerin irade gücünü ve yenilmezliğini gösterelim şu faşist canilere!.."<br />

diye birbirlerine güç vererek o soğuğa karşı tam 4 saat direnirler. Soğuğun karşısında bu yiğitlik örneğini<br />

düşünerek içimi ısıtıyorum.<br />

Soğuk suyun arkasından tekrar askıya alınıyorum. Tekrar elektrik, tekrar falaka, tekrar soğuk su...<br />

Askı, elektrik, falaka, soğuk su... O gece ve daha sonraki günlerde işkence seansları bu ana eksen üzerinde<br />

sürüp gidiyor...<br />

PAPAZ<br />

Yakalanışımın üzerinden 24 saat kadar geçmişti. Bütün gece sabaha kadar yoğun bir işkence görmüştüm.<br />

Bütün hücrelerim özellikle de bütün kemiklerim vücudumun berbat bir halde olduğunu fazlasıyla<br />

hissettiriyorlardı. Sağ kolum başımın biraz üzerinden herhalde bir kalorifer borusuna kelepçelenmişti.<br />

Bu pozisyon önceleri dinlendirici gelmişti. Ama saatler ilerledikçe önce parmaklarımdan başlayan<br />

uyuşma, yavaş yavaş koluma, oradan da boynuma ve gövdemin sağ tarafına yayılıp; uyuşma karıncalanmaya,<br />

karıncalanma da iğnelenmeye dönüşünce anladım bu rahatlığın aldatıcılığını. Sağ kolumla<br />

bedenim kıyasıya bir savaşa girişmişlerdi sanki. Kolum var gücüyle bedenimden kopmak istiyor, bedenim<br />

ise onu bırakmamak için elinden geleni yapıyordu. Arada olan bana oluyordu tabii!!! En ufak<br />

bir kıpırdanışımda bile dinmesi dakikalarca süren büyük bir acı duyuyordum.<br />

Yayları fırlamış, dengede durmayan bozuk bir döner koltuk eskisinin üzerine oturtulmuştum, işkenceye<br />

ara verilen zamanlarda boş bir çuval gibi onun üzerine atılıyordum. Bizim yakalandığımız dönemde<br />

işkence tezgâhlarının çalışma saatleri artık değişmişti. 12 Eylül'ün ilk yıllarında, olağanüstü<br />

61

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!