01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Tuvalete gidip gelirken diğer hücrelerin mazgallarından gülümseyen, sevecen gözler bana bakıyor...<br />

Direniş; farklı siyasetlerden de olsak bizi birbirimize bağlıyor. Bu işkence yuvasında, birbirlerini hiç<br />

tanımayan insanlar gözlerindeki direnişin coşkusuyla bağlanıyor birbirlerine!<br />

Aç olduğumu anlamışlardı. Kendi aralarında yiyecek gönderme yarışına girdiler. Hücrelerden bana<br />

yollanan yiyecekleri toplayan polis, hainlerle birlikte oturup bir güzel yedi! Hain Şemsi Özkan hücremin<br />

kapısına yanaştı.<br />

– Açlık grevi mi yapıyorsun? Yapıyorsan bunu açıklaman gerekir.<br />

Alay ediyordu köpek! Sesim kısık olduğu için cevap verememek beni öfkeden kudurtuyordu.<br />

Yan hücrede kalanla aramızda fare deliği vardı. Onun epey yiyecek aldığını görüyordum. İstese bana<br />

verebilirdi... Vermeme nedenini bir-iki gün sonra anladım. Çözülmüş biriydi!.. Polis, arada bir hücresine<br />

gelip, "ulan şunu niye anlatmadın" diyordu. O, önce "bilmiyorum" dese de "bağla lan gözünü<br />

götüreceğiz" tehdidiyle bülbül kesiliyordu.<br />

Akşam dışarı çıkarıp konuşmak istediler. Hainler hem akıl hocalığı yapmak, hem de direnişimle alay<br />

etmek istiyorlardı. Dışarı çıktım. Onların istediği yere değil, tuvalete gidip, hücreme geri döndüm.<br />

Kapıyı çektim... Kilitlemediler, dışarı çıkıp kendileriyle konuşacağım umudunu taşıyorlardı.<br />

İçlerinde yüzünü gizlemeye çalışan biri dikkatimi çekti. İşkenceme katılanlardan birine benzetmiştim.<br />

Acaba o mu?<br />

Gece yansı nöbetçi polis dışarı çıkarıp odasını süpürmemi istedi. Odada hainlerin dışında işkencede<br />

çözülenler vardı. Şüphelendiğim kişiyi tanımak için, elimde süpürgeyle hepsinin yüzünü inceliyordum.<br />

İlk gün işkenceme katılanın hain Oğuz olduğunu anladım. Bu arada polis, "süpür" diye bağırmaya<br />

devam ediyordu. Artık orada durmama gerek, yoktu. Polise dönüp, "sen dövmek için bahane arıyorsun,<br />

döv hadi" deyip süpürgeyi bıraktım. Kulağıma yediğim şiddetli bir tokattan sonra hücreme<br />

götürüldüm.<br />

Odada işkencede çözülmüş yaşlı bir adam vardı. Kürt olduğu için onunla çok alay ediyorlar, TV'deki<br />

her İstiklal Marşı'nda ayağa kaldırıp saygı duruşunda bulunduruyorlardı. Tokat atılırken gözgöze gelmiştik.<br />

Utançtan ağlayacak haldeydi.<br />

* * *<br />

Beş gündür hücredeyim. Hâlâ yemek yememe izin vermiyorlar. Açım... Açlıktan, soğuktan üşüyorum...<br />

Gece gündüz karanlık olan hücrede sürekli bir fare geziniyor. Lağım faresi olup olmadığını tespit<br />

edemiyorum. Lağım faresinin kulak, burun yediğini duymuştum. Bu yüzden elimle kulaklarımı,<br />

yüzümü kapatarak, ayaklarımı örtüp yatağın yarısında uyumaya çalışıyordum. Yeni dalmıştım. Birden<br />

üzerime su döküldü. Nöbetçi polis kapının üzerindeki boşluktan şişeyle üzerime su döküyordu. Zorlukla<br />

daldığım uykudan sıçramıştım. O anda, işkenceciler... köpekler... diye bağırmaya başladım.<br />

Sinirden ve üşümekten titriyordum. Kapıyı açıp tuvalete götürdü. Eline bir kova su alıp, başımın üzerinde<br />

tutarak beklemeye başladı. Üşümekten ve sinirden çenem titriyordu. Başımın üzerinde tuttuğu<br />

kova elinde gülüyordu.<br />

– Belindeki tabancaya güveniyorsun değil mi? Yarın onu elinizden aldığımızda görürsünüz gününüzü.<br />

Gülerek;<br />

– Biz faşistiz, biz işkenceciyiz değil mi?<br />

– Öylesiniz.<br />

246

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!