Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
içinde birleştirir, onların gelişmesini yönlendirir. Ve bir devrimci militanın kapitalizmin yoz<br />
değerlerinden, karanlık korkularından, kör içgüdülerinden ve kaderci görüşlerinden arınmasına hizmet<br />
eder.<br />
Proleter sosyalist ideolojiyi; sosyal demokrasi, modern revizyonizm, Troçkizm, küçük burjuva sosyalizmi<br />
vs. gibi diğer burjuva ideolojisi çeşitlerinden ayıran temel bir karakteristik de, onun, burjuva<br />
ideolojiyle bağdaşmazlık içinde olan tek ideoloji olmasıdır. İşte, bu bağdaşmazlık, işkence tezgâhı gibi<br />
kapitalizmle uzlaşma noktalarının, dolayısıyla düzenle arada köprü olabilecek zaafların adeta büyüteçle<br />
arandığı bir alanda, direnmeye kaldıraç olması bakımından oldukça büyük önem taşır. Ama eğer<br />
işkence altındaki kişinin ideolojisi Marksizm-Leninizm değil de küçük burjuva ideolojisi ise, onunla,<br />
burjuva ideolojisini ve politikasını temsil eden işkenceciler arasında pek çok geçiş ve uzlaşma noktaları<br />
olacak, baskı arttığı ölçüde bunlar da artacak ve çözülmeyi kolaylaştıracaktır.<br />
Diğer yandan, işkencede direnmeyle politik mücadele arasında da güçlü bir bağ vardır. Hatta bir bakıma<br />
direnme politik mücadelenin bir parçasıdır. Çünkü politik mücadele nasıl "bir şey uğruna" "bir<br />
şeye karşı" genel bir mücadeleyse, işkencede direnmek de o aynı "bir şey uğruna" "bir şeye karşı"<br />
özel bir mücadeledir.<br />
Buradan, politik mücadele alanındaki mevzilenmenin, dolayısıyla "uğruna"lık ve "karşı"lık derecelerinin<br />
işkence tezgâhı üstüne mutlaka gölgesinin düşeceği ve ona yansıyacağı sonucu çıkar. Bir başka<br />
deyişle, karşı karşıya gelen iki politik güç arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın ve bunlar arasındaki gerilimin<br />
şiddeti, baştan sona kadar direnmenin gelişme seyrini etkiler, örneğin işkenceci –ki o bu sıfatıyla<br />
burjuvaziyi temsil eder– karşısında, işkence görenin proletaryanın mı, yoksa küçük burjuvazinin ya da<br />
orta burjuvazinin mi politik temsilcisi olduğu, sonucun ne olacağı üzerinde temel bir rol oynayacaktır.<br />
Bütün bunlardan sonra, küçük burjuva grupların ideoloji ve politikalarının işkencedeki tavırlarına gerçek<br />
yaşamda nasıl yansıdığına bir göz atmak gerekmektedir.<br />
Marksist-Leninist teori, küçük burjuvazinin, burjuvaziyle proletarya arasında orta bir yerde duran,<br />
mülk sahipliğiyle proleterlik eğilimlerini saflarında birleştirmiş ve gelecekte yok olmaya mahkum olan<br />
çelişkili ve sallantılı bir ara tabaka olduğunu öğretir bize. Bu sınıf, sadece söz konusu ekonomik ve<br />
sosyal özellikleriyle değil, buna denk düşen ideolojik ve politik görüşleriyle de bağımsız ve kararlı bir<br />
sınıf özelliği gösteremez. Bundan ötürü, belirli koşullarda ihtilalci bir rol oynasa ve bu potansiyeli<br />
taşısa bile, düşmanıyla uzlaşmamak, tutarlı olmak, sonuna kadar gitmek ve her şart altında direnmek<br />
gibi niteliklerden yoksundur, özellikle zor dönemlerde yalpalar, paniğe kapılır, mücadeleye sırt çevirir<br />
ve teslimiyetçiliğin fışkırdığı bir kaynak haline gelir.<br />
Küçük burjuvazinin devrimci akımlarının 12 Eylül dönemindeki yalpalamaları ve yön değiştirmeleri,<br />
devrimci teorinin bu eski tespitinin yeni bir doğrulanmasından başka bir şey değildir. Faşist gericiliğin<br />
toplu saldırısıyla birlikte çöküş sürecine giren bu örgütlerin gerek siyasal çizgilerinin ve örgütsel<br />
iradelerinin, gerekse psikolojilerinin ve moral güçlerinin ciddi bir sarsıntı ve değişim süreci geçirdiği<br />
bilinmektedir; Bu, aynı derecelerde olmasa bile, hem devrimin yavaş yavaş gerçekleşecek reformlarla<br />
zafere ulaşacağını uman tarihsel kadercilik tutkunu "determinist" kesim, hem de devrimde küçük<br />
grupların aktif eylemlerine ve tutkularına olağanüstü bir rol yükleyerek toplumsal gelişmenin nesnel<br />
yasalarını dikkate almayan "volontarist" kesim için geçerlidir. Faşizmin kazandığı geçici zafer,<br />
birincilerin yasal olanaklar üzerine kurulmuş sahte hayallerini boşa çıkartırken, sonuncuların da ütopik<br />
devrim projelerini yıkmıştır. Sonuç: İdeallerin rafa kaldırılması, faşizmin kesin bir zafer kazandığı<br />
inancı, politik mücadeleye karşı ilgisizlik, karamsarlık, devrimci geleneklerin inkârı, yasallık tutkunluğu<br />
ve liberal ideolojik-siyasi mevzilere kayma olacaktır. Böylece, mücadelenin yüksek olduğu koşullarda<br />
devrimci demokrasinin gerektirdiği görevleri az çok yerine getirebilen birçok grup, tasfiyeciliğe<br />
geçişle birlikte, mücadele alanını terkederek kendi paçasını kurtarmaya bakıyor, eski radikalizmini<br />
teslimiyetçilikle trampa eder duruma geliyordu. Aslında bütün bu belirtiler, küçük burjuva grupların<br />
ideolojilerinin ve politikalarının zor bir dönemeçten geçerken uğradığı şekil bozuklukları, kırılma ve<br />
bükülmeler idi.<br />
İdeolojik ve politik pozisyonları bu durumda olan insanların işkence tezgâhı gibi son derece zor ve<br />
kritik bir alan'ı başarıyla direnmeleri beklenebilir miydi? İşkencecilerin paniğe yalpalamaya, umutsuz-<br />
16