Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
– Ulan burda bir şey yok imzala. Yukarıdan emrediyorlar imzalasın diye. Şimdi senin yüzünden ben<br />
laf mı işiteyim yani...<br />
– İmzalamıyorum. İstiyorlarsa kendileri gelip imzalatsınlar.<br />
– İmzalamıyorsun bari imzadan imtina ediyorum diye yaz.<br />
– Onu da yazmıyorum. İsterse amirlerin gelsin.<br />
Sinirden köpürüyor ve var gücüyle bana saldırıyor. Zaten giderek yıpranan bedenim bir-iki darbe yiyince<br />
yere yıkılıveriyor. O gün beni başka da rahatsız eden olmadı ve arkadaşım askerle başbaşa kaldık<br />
hep. Vücudumun her yanı ağrılar içindeydi, kollarım hiç tutmuyordu. Üstelik de üşüyordum. Arkadaşımla<br />
epey sohbetledik. Bu arada ismini de öğrendim, Atilla'ydı. Atilla önce bana güzel bir masaj<br />
yaptı, biraz olsun rahatlamıştım. Parkasını üzerime örttü, çok geçmeden uykuya dalmışım. Uyandığımda<br />
Atilla yanıbaşımda oturuyordu. Oldukça canlı ve sıcak biriydi. Ben yemek yemediğim için o da<br />
yemek istemiyordu. "Bak Atilla, ben yemek yemiyorsam bu bir tavır olduğu için yemiyorum. Senin aç<br />
kalman gerekmez" dedim. "Yok abi senin yanında yemek boğazımdan geçmez. Yiyemem abi yiyemem."<br />
Çok ısrar ettim yemesi için. En sonunda "Atilla sen yemek ye ki, canlı kalıp bana masaj yapasın," diye<br />
takıldım. "Ben yemesem de yine sana masaj yaparım, çünkü beni daha hiç sorguya almadılar."<br />
Atilla'yı asker elbisesiyle sorguya almak istemiyorlarmış. Sivil elbisesinin gelmesini bekliyorlarmış.<br />
Ama Atilla'nın da ne geleni var ne de gideni. Çünkü kimsenin haberi yok alındığından. "Neyse Atilla,<br />
sana bir duvar yazısı için fazla bastırmazlar. Onun için kabul etmezsen çıkar gidersin," diye moral<br />
vermeye çalışıyorum. O gece beraber kaldık, sabahleyin beni alt hücrelere götürdüler. Kucaklaşıp<br />
ayrıldık.<br />
Alt hücreye gittiğimde beni, tek kişilik bir hücreye koydular. Üç-dört gün kontrol dışında sorguya<br />
falan götürmediler. Ben de açlığı uzun süre sürdürmeye gerek yok diyerek süt ve bisküvi almaya<br />
başladım. Kantinci, süt, bisküvi aldığımı hemen iletmiş beni sorgulayan time.<br />
Artık beni ne sorguya ne de işkenceye alıyorlar. Arada bir götürüp, bekletme salonunda tutuyorlar.<br />
Orada kaldığım zaman, yeni gelenlere yardımcı olup moral veriyordum. Bu nedenle birkaç kez işkencecilerden<br />
meydan dayağı yemiştim ve götürüp koridorda bekletmişlerdi. Burada da gelip geçenleri<br />
görebilirim diye cezalandırıp bir daha yukarıya çıkarmadılar.<br />
Yine Ali Haydar Akgün'ün yakalattığı bir mühendis geldi karşımdaki hücreye. Bu gibi yerlere yabancı<br />
olduğu ilk bakışta kendini belli ediyor. Daha henüz sorguya almamışlar, bunun psikolojisi içinde. Biraz<br />
olsun rahatlatmak ve bunun tedirginliğini atması için kendisine, işkenceleri ve bu işkencelere karşı<br />
nasıl tavır takındıkça atlatabileceğini anlattım. Ve işkenceden korkmaması için elimden gelen çabayı<br />
göstermeye çalışıyorum. Ama ne de olsa işkenceyi bekleyen birinin tedirgin olmaması elinde değil.<br />
Bana, "senin mesleğin ne" diye sormuştu. "Mesleğim devrimcilik" dediğimde tebessümle bakıp tekrar<br />
tekrar sormuştu ve hoşuna gitmişti.<br />
<strong>Sorgular</strong> bitmişti ki, üzerime işkence sonucu ifade veren üç kişiyle bir araya getirdiler. Ve bunların<br />
ifadelerini ve teşhis tutanaklarını okudular bana.<br />
– Sen kabul etmedin de çıkacak mıyım sanıyorsun? Üç kişinin ifadesi adamı ipe bile götürür.<br />
– Bunların hepsi sahte ve işkence sonucu kabul ettirilen senaryolardır.<br />
– Sen öyle söyle; bir de fezleke hazırladık mı, "yüzbaşı" olursun. ("Yüzbaşı" 15 yıl demek)<br />
Hazırlanan teşhis tutanaklarını imzalatmaya götürdüler. .<br />
153