01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Cezaevine gönderilirken, Komiser Muavini Lütfü Güner:<br />

– Sen bu ifadeyle en fazla 15 yıl alır kurtulursun. Ama seni bir ay sonra geri alacağım. Bizden bu kadar<br />

ucuz kurtulamayacaksın.<br />

– Eğer dışarı çıkarsan ve karşılaşırsak, hemen silahını çek. Çünkü ben de çekeceğim. Hangimizin eli<br />

hızlıysa o sağ kalır. Ben sağken seni dışarıda gezdirmem, diyerek kovboyvari tehditlerde bulundu.<br />

İKİNCİ MİSAFİRLİK<br />

Gerçekten de, bir ay sonra yeniden Emniyet Sarayı'na götürüldüm. Ve (1982 Şubat ayı içerisinde) 20<br />

gün daha orada "misafir" kaldım.<br />

Bu ikinci seferde de işkenceciler ta baştan esrarlı bir hava yaratmak istediler. Önce, cezaevinde İç<br />

Emniyet Amiri'nin odasına çağırıldım. İç Emniyet Amiri yüzbaşı, gözlerimi en küçük bir ışık sızıntısı<br />

alamayacak biçimde, önceden hazırlanmış olan siyah bir bant ile bağladı. Sonra işkencecilere teslim<br />

edildim. İşkenceciler, nereye götürüldüğümü anlamamı önlemek için, şehir içinde turlar attılar. Ardından,<br />

bir binadan içeri girip asansöre bindik. O anda yumruklarla sağıma soluma vurmaya başladılar.<br />

Amaçları kaç kat yukarı çıktığımızı anlamama engel olmaktı. Yukarı çıkınca beni bir odaya aldılar.<br />

Ellerimi arkadan kelepçelediler. İçlerinden birisi:<br />

– Burası neresi biliyor musun? dedi.<br />

– Emniyet Sarayı 6. kat dedim. Çabaları boşa gitmişti.<br />

İlk on gün, askıya asma, askıda ve "ameliyat masası"nda elektrik verme, aç-susuz-uykusuz ayakta<br />

bekletme, soğuk su altında tutma, soğuk yerde bırakma, çıplak ayaklarıma ayakkabılarının topuk kısmı<br />

ile basma, kaba dayak, vs. gibi hiç de yabancı olmadığım işkence yöntemleri uyguladılar. Ama işkenceler<br />

sırasında bana herhangi bir şey kabul ettiremeyecekleri fikrinin kafalarına yerleştiğini sezinliyordum.<br />

Seslerinden, boşa kürek çeker gibi bir halleri olduğu anlaşılıyordu.<br />

– Polisle yaptığın silahlı çatışmaları anlat, soygunları anlat.<br />

– Bu tür şeylerle herhangi bir ilişkim olmadı. Zarf atıyorsunuz.<br />

– Sen istediğin kadar kabul etme. Biz birkaç teşhis tutanağı düzenleriz. Seni yine yakarız.<br />

Faili meçhul iki olayın tanıklarını getirerek "tanık teşhis" tutanakları düzenlediler.<br />

Olaylardan birisi, 1978'de yapılan gümrük soygunu idi. Olayın polis ve sivil memur tanıklarını getirdiler.<br />

Beni 5-6 kişi arasına koyup, "Soygunu yapan kişi bunların arasında var mı" diye tanıklara sordular.<br />

Tabii hiçbirisi hiçbir şey söyleyemedi. Sonra bizi (5-6 kişiyi) topluca 3-4 defa duvara çevirip<br />

geri döndürdüler, 1-2 defa da oda dışına çıkarıp geri içeri aldılar. En sonunda 1 polis ve 2 Memura<br />

teşhis ettirdiler. Ama işkenceciler (bu olay için) benim dışımda "uygun" sanık bulamadılar. Oysa ifadelere<br />

göre olayı 3 kişi gerçekleştirmişti.<br />

İkinci olay, Çankırı'da polislerle silahlı çatışmaya girmek ve polis otosunu gasbetmek idi. Çankırı polislerini<br />

getirip, "İşte sizin otoyu gasp eden bu" diye gösterdiler. Polisler, "Vaayy bu muymuş" diyerek<br />

bakıp gittiler. Sonradan bu polislerden bir komiser, askeri savcılıkta ve mahkemede güya beni "teşhis"<br />

etti. Çankırı'lı U. isimli bir arkadaşa da olayı birlikte gerçekleştirdiğimize dair ifadeyi zorla imzalattılar.<br />

Arkadaşın bir kolu sakatlanmıştı. Ama işkenceciler bu olayda da "uygun" üçüncü kişiyi bulamadılar.<br />

Bu "teşhis" yöntemi işkencecilerin sürekli başvurdukları bir yöntemdi. İşkenceciler o kadar pervasızdılar<br />

ki, bir olayın tanığını benim yanımda, beni teşhis etmesi için tehdit edip sıkıştırdılar. Bunda hiç-<br />

130

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!