You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ÇİTLERİN OLMADIĞI BİR DÜNYA İÇİN...<br />
Yaşam öylesine canlı, öylesine güzel. Dolu dolu yaşanıyor günler. Aylar, günlerde yaşanıyor. Her şey<br />
mücadele eksenine göre şekillenmiş, her şey onun gelişimine ve sonucuna göre belirlenecek. Mücadelenin<br />
şiddet ve yoğunluğu içinde, sorunlar büyüdükçe ve onları çözdükçe, gelişip derinleşiyor insan.<br />
Kavga içinde arılaşıp, yetkinleşen yeni bir insan dokunuyor. Bu yoğunluk içinde, yaşamı tüm yönleriyle<br />
algılayıp yaşayabilmek öylesine güç ki. Doğa çoğu zaman uzak, soyut görüntüler olarak var.<br />
Kimi zaman da, olanca canlılığı, güzelliği ve çarpıcılığı ile dikiliveriyor karşımıza. Gözlerimizle,<br />
soğururcasına içiyoruz. Kırda, papatyalar arasında yapılan bir hücre toplantısında, akşam yorgunluğunda<br />
vapurla karşıya geçerken güvertede göğsünü rüzgâra verip, suların çipiltisini duyumsayarak<br />
içilen bir bardak çayda, Orak-Çekiç dağıtımından, ya da bir gece yazılamasından dönerken alınıp yarım<br />
Sana yağı sürülen bir ekmeğin buğusunda canlanıveriyor yaşam. Silah tarrakalarıyla söyleniyor<br />
özgürlük şarkıları. Kimi zaman başarılı bir eylemin; fabrika önlerinde dağıtılan bildirilerin, ya da bir<br />
korsan gösterinin, cezalandırılan bir halk düşmanının haberiyle coşkulanıyor yüreklerimiz, kimi zaman<br />
da acı bir haberle kıvılcımlanıyor.<br />
12 Eylül'ün üzerinden bir ay geçti. Revizyonistler, kavga kaçkınları şimdiden Avrupa yollarında. Kimileri<br />
de beklemede. Eylül karanlığı çöküyor ülkemin üstüne. Henüz tümden geceye dönmüş değil gün.<br />
Işıldayan, parıldayan şeyler var. Yüreklerimizde en küçük bir sarsıntı, korku yok. Her zaman, rüzgâra<br />
karşıydı göğüslerimiz. Daha ilk günden aldık kararı, ilk gün yazıp bastık bildirimizi. Güneşi karartmak<br />
isteyenlere karşı amansızca savaşacağız.<br />
BİR İŞKENCE MERKEZİ<br />
Az önce geçtim buradan. Buluşma yerini kontrol ettikten sonra genişçe bir daire çizip, döndüm.<br />
Randevuya bir dakika kaldı. Saraçhane'den aşağıya doğru iniyorum. Durakta her şey olağan görünüyor,<br />
otobüs bekleyen birkaç kadın ve erkek. Yoldaşlar henüz gelmemişler. Bir anda karşıdan bana<br />
doğru koşan üç-dört kişiyi gördüm. Kollarını öne doğru uzatmışlar, silahlar... Gözlerim en öndekine<br />
çakılıyor. Zangır zangır sallanan bir kol, gözleri yuvalarından fırlamış. Büyüyerek üzerime doğru geliyorlar.<br />
Düşünecek zaman yok! Ayaklarımın üzerinde yaylanıyorum, yana doğru fırlayacağım. Döndüğüm<br />
anda bir silah göğsüme dayanıyor, otobüs bekleyen kadınlı erkekli grup, aramızda iki adım bile<br />
yoktu! Bir anda başıma ve böğrüme dayanmış silahların arasında kaldım. Her ağızdan bir ses çıkıyor,<br />
vuruyor, itekliyorlar. Kolumu arkaya kıvırıp, başımı bastırıyorlar. Sürüklenerek hızla yakındaki bir<br />
dükkânın içine götürülüyorum! "Elimize düştün." "Kaçan kimdi?" Yumruk yağmuru arasında sorular<br />
ardı ardına sıralanıyor. Vuran, iten, çeken, ellerimi, gözlerimi bağlamaya çalışan, soru soran, tam bir<br />
kargaşa... Bağırtılarında, hareketlerinde bir boşalma, az önceki korkularından kurtulma çabası seziliyor.<br />
Şaşkın bir insanın sesiyle "ben, buradan geçiyordum, benim birşeyle ilgim yok" diye bağırıyorum.<br />
Aklım daha önceden bu bölgeden geçerken rastlantıyla karşılaştığım bir kamulaştırma eyleminde. Bir<br />
yakalanma olduğu, yakalananın polisi randevu yerine getirerek o dükkânlardan birisinin içinden beni<br />
göstereceği o an hiç düşünmediğim bir şey.<br />
Üstümü arıyorlar. Kollarım kelepçeli, gözlerim bağlı, dükkândan hızla çıkartıp bir arabanın arkasına<br />
sokuyorlar. Az sonra itekleyerek bir kişiyi daha getirdiler. "Bu kim, diğer yoldaşlardan birisi mi?" Sesini<br />
benzetemiyorum. Pikap türü bir araba, arka orta kısmındaki boşlukta başlarımız yere doğru<br />
bastırılarak tutuluyoruz. Küfür, yumruk, dirsek ve diz darbeleri sağanak halinde yağıyor. Bunların<br />
ortasında durumuma uygun bir ifade biçimlendirmeye çalışıyorum. Kafamda önceden genel hatlarıyla<br />
belirlenmiş bir şey var. En kötüsü ise, verebilecek legal bir adresimin olmayışı. Eğer gerçekten<br />
düşündüğüm gibi rastlantısal bir yakalanmaysa böyle bir adrese sahip olmak bırakılmamı kolaylaştırırdı.<br />
Yarım saat kadar sonra bir binaya itilerek, hızla sokuluyorum. En son Topkapı-Bakırköy-Bahçeli hattında<br />
olduğumuzu farketmiştim. Şimdi neredeyiz? Çevrede yoğun araba ve insan sesleri duyuluyor!<br />
Bir üst kata çıkıyoruz. Odaya girişimizle birlikte dört bir yandan yumruk ve tekmeler inmeye başlıyor.<br />
33