01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

meleyeni. O halimle, "kelepçenin zincirini kopartmış, kaçacak" diye söyleniyor. İlk kez o gece bayılmışım.<br />

Ağırlığım kelepçe zincirini kırmış ve yere düşmüşüm.<br />

Bu kez sağlam bir iple bağlıyorlar kolumu. Gözlerim kapanır kapanmaz hemen güzel bir pınar görüyorum;<br />

sevinerek eğilip içmeye tam yönelirken, uyanıyorum. Rüyamda da olsa şu güzel sudan bir yudum<br />

içseydim diye sitem ediyorum.<br />

O sabah, hücreler koridorunu süpüren bir bayanı görüyorum. Yavaşça hücre kapısını açıp içeriyi süpürüyor<br />

gibi görünerek soruyor, "abi nasılsın?" "Çok iyiyim". Bitkin halimi görünce çok üzülüyor. Bir<br />

ara ayakkabılarımdaki kanı görünce bacaklarımı sıyırıp bakıyor. "Ne yaptılar sana abi" diyerek derin<br />

bir iç çekiyor. "Üzülmene gerek yok bacım, bunların acısı geçer, önemli olan burada diline sahip olup,<br />

bu işkencecilerin karşısında devrimin ne kadar yüce bir şey olduğunu kanıtlamaktır. Beni asıl yaralayan<br />

bu insanların işkencecilerin karşısında aciz duruma düşüp halkına ve yoldaşlarına ihanet etmeleridir."<br />

Bu bayan, devrim taraftarı bir hemşire. Ali Haydar haini tarafından karşıdevrim güçlerinin eline verilmiş.<br />

O içten yaklaşımı bana güç vermiş ve duygulandırmıştı. Gardiyanın ayak sesleriyle süpürmeye<br />

devam ediyor, "abi yapacağım bir şey varsa söyle", "Sağ ol bacım bir şeye ihtiyacım yok." Kapıyı<br />

kapatıp gidiyor ama, sıcak yaklaşımı ve içtenliği hâlâ yanımda sanki.<br />

Neden beni işkenceye almıyorlar acaba derken, yine hücremin kapısı açıldı. "Epeyce dinlendin, hadi<br />

bakalım" diyerek alıp götürüyorlar yeniden. İşkence odasına götüreceklerini beklerken daha üst katlara<br />

çıkıyoruz. Girdiğimiz oda oldukça konforlu bir yer. Galiba burası büyük şeflerinin, 1. Şube Müdürü'nün<br />

odası olmalı. Yerlerdeki halı ayağımın altından kayıyor gibi. Gözlerime bağlanan bezin siyah<br />

olmasından dolayı gözeneklerden fiziki yapılarını seçebiliyorum. Odada ağır bir koku var. Bir yanda<br />

parfüm bir yanda pipo kokusu, kaç gündür aç susuz olan midemi allak bullak ediyor ve beynim yerinden<br />

fırlayacak gibi oluyor. Gırtlağından zorlanarak çıkan bir ses:<br />

– Otur...<br />

Oturmuyorum. Kendime prensip ettiğim şey, polisin söylediği şey ne olursa olsun ya reddetmeliyim<br />

ya da yanıt vermemeliyim. Yani polis istediğini bana yaptırmasın ve onları psikolojikman teslim<br />

alayım. Oturmadığımı görünce, iki kişi omuzlarıma çökerek koltuğa oturtuyorlar. Kalkmaya<br />

çalışıyorum, ama omuzlarımdaki yük hâlâ kalkmamış, kalkmaya da pek takatim kalmamış zaten.<br />

– Su ister misin?<br />

– Hayır?<br />

– Bak dudakların susuzluktan çatlamış... Kalktı, dudaklarımda soyulan deriyi kaldırdı.<br />

– Aç mısın?<br />

– Hayır... Karnım tok.<br />

– İste sana tavuk getirelim, kebap getirelim..<br />

– Hayır, istemiyorum.<br />

– Bizim paramız faşist parasıysa sen ver parayı, alalım.<br />

– Paramı vermem, bir şey de istemem. Kalktı, bir bardak suyla geri geldi.<br />

– Al iç... İç... Zorluyor.<br />

Elini itiyorum, su dökülüyor yerlere. Ortalık bir sessizliğe büründü, el ve ayak sesleri dışında. Üzerine<br />

147

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!