01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

verdiler. Ben, "Komünistim" diye yanıt verdim.<br />

Hepsi birden adice hakaretlerle üzerime çullandılar.<br />

Bir süre sonra bitişik odaya geçip aynı soruyu sordular. Orada da Tahsin "Komünistim" dedi. Hakaretler<br />

edip onun da üzerine çullandılar.<br />

Sonraki günlerde de zaman zaman gelip, "Burada komünist var mı lan?" diye soruyorlardı. Tahsin ve<br />

ben "var" diyorduk ve dayağı yiyorduk.<br />

Yine odalarda ikimizin dışında insanların da bulunduğu bir sabah, herkese İstiklal Marşı'nı söyletmek<br />

istediler. Tahsin ve ben söylemedik. Ve tabii küfür savurarak üstümüze saldırdılar. Hırsları biraz dinince<br />

Tahsin'e neden söylemediğini sordular. O da, "bu marş faşizmin simgesidir. Onun için söylemiyorum"<br />

dedi. Aynı mizansen birkaç defa yinelendi daha sonraları.<br />

Bazen bahsettiğim türden bahaneler yaratarak, bazen de hiç bir bahaneye gerek görmeden dayak atmalar<br />

("seans"ların dışında) her zaman olabiliyordu. Ama ilk aydan sonra, psikolojik olarak yıpratma<br />

çabaları daha öne çıkmıştı. Sonu belirsiz bir yolda olduğumuz inancına kapılmamızı sağlamak, kurtuluş<br />

umudumuzu söndürmek, yüreğimize ölüm korkusunu düşürebilmek için ellerine geçen her fırsattan<br />

yararlanmaya çalışıyorlardı.<br />

Eylül ayının ilk yarısında yeni gözaltına alınan bir arkadaştan, gözaltında tutma süresinin 45 güne<br />

indirildiğini duymuştum. Gözaltına almışımın 46'ncı günü Komiser Mehmet geldi. "Gözaltında tutma<br />

süresinin 45 güne indiğini biliyor muydun? 45 güne indi. Bugün senin 46'ncı günün. Ama bizde kaydın<br />

yok. Cezaevine sevk olacağım diye boşuna bekleme" dedi.<br />

60'ıncı günlerden birinde komiser yine geldi. "Hazırlan! Seni ve Tahsin'i tıraş ettireceğiz. Sonra da<br />

götürüp bir yerde vuracağız. Yeter beklediğimiz artık" dedi.<br />

O gün akşam beni Tahsin'in kaldığı odaya götürdüler. Bir "berber" elektrikli tıraş makinesiyle saçlarımı<br />

sıfır numara almaya başladı. Saçlarım yere düştükçe bitler sağa-sola kaçışıyorlardı. Biti ilk defa<br />

Gayrettepe'de tanıdım. Saçlarımın arasında, vücudumun her tarafında, elbiselerde bit kaynıyordu. Doğal<br />

olarak bit avlamakta uzmanlaşmıştım. Gerçi uzmanlaşmaya da gerek yoktu. Elimi nereye atsam bir<br />

bit yakalıyordum. Geceleri 75, 80, 85 bit öldürerek (yumurtalarını saymıyorum) rekorlar kırıyordum.<br />

Bitler giysilerin dikiş yerlerindeki kıvrımlarda yumurtlayıp ürüyorlar. Vücudun en sıcak yerlerinde<br />

yoğunlaşıyorlar.<br />

Tam o sırada Komiser Mehmet odaya girdi. Güya "berber"e kızarak, "Yahu niye sıfır numaraya vuruyorsun.<br />

Bunları normal traş edecektin... Neyse bunun sakalını da al, bıyık kalsın. Diğerinin de sakal ve<br />

bıyıklarını al, saçları kalsın" dedi.<br />

Traştan sonra beni yeniden esas kaldığım odaya aldılar. "Nasıl olsa birazdan gideceğiz" diyerek kelepçeyi<br />

bile takmadılar. Bir-iki saat kelepçesiz kaldım.<br />

Gerçi mizansen pek başarılı değildi. Ama bir ihtimal dediklerini yapabilirlerdi de. O gece yanımda<br />

Suat isimli bir arkadaş vardı. "Bak böyle daha iyi olmuş. Neydi o eski halin. Biraz da bıyıkları düzelttirseydin"<br />

gibi yarı şaka sözler söyledi. Gülümsüyordu. Ben, ölüm tehdidinin ciddi olabileceğini söyledim.<br />

O zaman gülümsemesi suratında dondu kaldı. "Yok canım! Yapamazlar" falan gibi sözlerle<br />

beni rahatlatmaya çalıştı.<br />

Fakat buna gerek yoktu. Gerçekten çok rahattım. Hazırdım. Yanılmıyorsam 70'inci gündü. "Baby"<br />

geldi.<br />

– Sizin Cengiz'i de yakaladık.<br />

– Bu isimde birisini tanımıyorum. Bir-iki gün sonra "Baby" yine geldi:<br />

126

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!