Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Bu mitolojik öyküde, ateşi insana veren Prometheus'un, Tanrılar Tanrısı Zeus tarafından akıl almaz<br />
işkencelere uğratılması anlatılır. Tanrıların görevlendirdiği bir kartal her gün gelerek Kafkas dağlarındaki<br />
bir kayaya zincirle bağlanmış bulunan Prometheus'un delik deşik edilmiş ciğerini yemektedir.<br />
Dur durak bilmeden uzun yıllar sürer gider bu böylece. Ama tehditlere ve yakarışlara aldırış etmeyen<br />
Prometheus, "bağlı bulunduğum esaret zincirlerini çözmesi için en iğrendiğim yaratığa el açıp<br />
yalvarmayacağım" der, ve teslim olmaz asla. Ne zamanki Herakles gelip kartalı öldürerek bağlı bulunduğu<br />
zincirleri kırar, o zaman Prometheus özgürlüğüne kavuşur.<br />
Antik Yunan mitolojisinden alınma bu direniş öyküsü gerçekte yaşanmamıştır elbette. Ancak böyle bir<br />
olayın gerçekte yaşanıp yaşanmaması pek önemli değildir. Asıl önemli olan, iki bin yıl öncesinin<br />
insanının, yüce görevler uğruna en ağır işkencelere bile katlanabileceğini düşünebilmesidir. Bu efsaneyi<br />
yaratan hayal gücünün kaynağında, insanoğlunun, doğa ve ona hükmedenler karşısındaki özgürlük<br />
özleminin yattığı besbellidir. Yunan insanının Prometheus'un şahsında sembolleştirdiği şey;<br />
tehlikelerden korkmama, katlanılamaz sanılan işkencelere katlanma, özgürlük uğruna kendini feda<br />
etme, düşmanından aman dilememe ve zorbaların bir gün yıkılacaklarına olan inancını kaybetmeme<br />
gibi insanal özelliklerdir aslında. O halde, kim bu özelliklerin tarihin etten kemikten yapılma gerçek<br />
insanına yabancı olduğunu söyleyebilir?<br />
Prometheus efsanesi, Yunan sanatının üzerinde boy attığı gelişmemiş toplum düzeninin, o günkü doğa<br />
ve toplum anlayışının bir ürünüydü kuşkusuz. Ondan bu yana çağlar birbirini izledi, sosyal ve ekonomik<br />
sistemler büyük altüst oluşlar yaşadı; onlarla birlikte toplumlar da, teknik de, insanlar da, düşünce<br />
sistemleri de, sanat anlayışları da değişti. Her devir kendi sınıflarıyla birlikte kendi kahramanlarını<br />
yarattıkça, hayal ürünü kahramanlar sahneden silindiler. Bu kez efsane gerçeğe dönüşürken, gerçek<br />
efsaneleşiyordu artık. Prometheus'lar, Herakles'ler, Ares'ler, ve Akhilleus'lar gitti; onların yerine<br />
Spartaküs'ler, Börklüce Mustafa'lar, Thomas Münzer'ler, Robespierre'ler, Tupac Amaru'lar, Marks'lar,<br />
Paris Komünarları, Zapata'lar, Lenin'ler, Babuşkin'ler, Kamo'lar, Çapayev'ler, Thelmann'lar, Fuçik'ler<br />
ve N.D. Thuan'lar aldı. Bunların her biri yaşadıkları çağların devleri, yaşadıkları ülkelerin kahramanlarıydılar.<br />
Böylelikle, Prometheus'ların hayal ürünü erdemleri gökyüzünden indirilip, ezilen<br />
sınıfların toprağı üzerine serpilmiş oldu.<br />
Çağımızın, kahraman denilebilecek tipte insanların varolabilmeleri için, kendinden öncekilerle<br />
kıyaslanamayacak elverişlilikte maddi ve manevi bir ortam yarattığına kuşku yoktur. Bunun sırrı, her<br />
şeyden önce, özel mülkiyet dünyasına ebediyen son vermekle yükümlü, kendisiyle birlikte bütün<br />
insanlığı kurtarabilecek ve ezilenleri altın bir çağa taşıyacak olan proletaryanın özelliklerinde<br />
aranmalıdır. Kaldı ki, proletarya, sadece nesnel konumundan gelme ve emek okulunda edindiği<br />
özellikleri ile değil, ilkin ihtilalci ve bilimsel öğretisi ile, yanı sıra parti aygıtı gibi muazzam bir mekanizmaya<br />
sahip olması ve dünyayı değiştirme eyleminin dönüştürücü gücü ile de yeni tipte insanın<br />
yetişebileceği en elverişli zemindir.<br />
Kuşkusuz, çağımız koşullarında tarihin gerçek kahramanı rolünü oynayabilecek olanlar olağanüstü<br />
niteliklere sahip bireyler değildir; aksine kitlelerdir, proletaryadır. Gerek sınıfın öncü bölüğünü gerekse<br />
onun tek tek bireylerini ele alırken bu gerçeği unutamayız. Eğer bunu unutursak eninde sonunda<br />
tarihi olağanüstü kahramanların yarattıklarını, yığınlarınsa pasif bir "sürü" olduklarını savunan bireysel<br />
terörizm politikasına varırız. Bu bakımdan, tarihin yaratılmasında bireylerin rolü hiçbir zaman<br />
sınıfların ve sınıf mücadelelerinin yerini alamaz. Ama öte yandan, bütünsel özellikleri ve erdemleri<br />
itibariyle olağanın üzerinde niteliklere sahip insanlara ihtiyacımız olmadığı anlamına da gelmez bu.<br />
Aksine, proletaryanın "özel bir maddeden biçimlendirilmiş", örgütçülükleriyle, çalışkanlıklarıyla,<br />
fedakârlıklarıyla ve savaşçılıklarıyla üstün niteliklere sahip öncülere her zaman ihtiyacı olacaktır. Zaten<br />
kapitalizm koşulları altında sınıfın tümünün öncünün düzeyine yükselmesinin imkânsızlığı nedeniyle<br />
de, parti/proletarya, partili insan/partisizler ayrımı bir kaçınılmazlıktır.<br />
Proletarya, koşullarından kaynaklanan devrimci özelliklerinin bilinçli ifadesini, ancak, saflarına en<br />
seçkin temsilcilerini gönderdiği partisi aracılığıyla dile getirilebilir. Bir yandan kendi saflarını, öte<br />
yandan da yığınları eğitmekle yükümlü proletarya partisinin; demir disipline sahip olmakla, çok yönlü<br />
özellikler taşımakla, yaşamını devrime adamakla ve düşmana boyun eğmemekle kendini ayırdeden<br />
partili insan tipine ihtiyacı vardır. Biz ütopyacı değiliz; emekçi insanı, yaşadığı tarihsel-toplumsal<br />
28