01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yordu. Doğu yakasında gökyüzünün kızıla bürünmesine; güneşin, dev bir yelpaze gibi karanlığı ve sisleri<br />

dağıtarak ışınlarını kentin üzerine salmasına az bir zaman kalmıştı. Eğer konuşsaydım, kavga yoldaşlarımı<br />

ve zor günlerimizde bize kucak açmış emekçi insanları, daha gözlerini bile açmaya fırsat<br />

bulamadan yataklarından söküp buraya getirecekler, ve onlara yanı başımda işkence yapacaklardı.<br />

Ama şimdi, yoldaşlığın verdiği güvenle yollarına devam edebilir, güneşin doğuşunu özgürce seyredebilirlerdi.<br />

Bu da beni mutlu etmeye yetiyordu.<br />

7<br />

Beşinci gün. Yatak odası kadar küçük bir oda. Üç sandalyede üç kişi. Gözler altta beyaz bir bezle,<br />

üstte yan yatmış sekiz rakamını andıran siyah meşin gözbağlanyla bağlı. Sandalye arkalıklarına geçirilmiş<br />

eller arkadan kelepçeli. Yanındakiyle konuşursan cop, uyuklarsan cop, su istersen cop... Zaman<br />

zaman açılan pencereden dondurucu bir rüzgâr esiyor. Bir o yana bir bu yana odayı arşınlayıp duran<br />

nöbetçiler yirmidört saat boyunca odadalar. İstanbul uzaklarda, çok uzaklarda sanki.<br />

Beş gün boyunca hemen hemen birbirinin aynı işkenceler önceden programlanmış gibi tekrarlanıp<br />

durdu. Gündüzleri her yarım ya da bir saatte bir geliyor ve coplayıp gidiyorlardı. Askı, elektrik ve<br />

soğuk duş... Fakat ilk birkaç günde sonuç alamayınca askıdan vazgeçtiler. Bu arada A... gerçek adını<br />

kabul etti, ama orada durdu, daha geri gitmedi. I... ise askıdayken zayıflık gösterip bir eylemi üstlendi.<br />

Ancak diğer suçlamaları kabul etmedi, bizimle birlikte direniyor... İkisi de geceleri yorgunluk ve uykusuzluktan<br />

inleyip duruyorlar. Onlara yardım edememek, her şeye sessizce katlanmak zorunda kalmak<br />

çok güç. Tek teselli kaynağım direnmeleri...<br />

Kendi durumum da iyi değil, sandalye üzerinde oturacak dermanım kalmadı. Bedenimde ağrımayan<br />

tek bir yerim yok. Günler geçtikçe sırtımda ve boynumda kronikleşmiş ağrılar belirdi. Ellerim davul<br />

gibi şişti ve kelepçenin zincirini neredeyse kapattı. Şişkinlik o kadar fazla ki, işkenceciler bile şaşırdılar<br />

buna. Ceketimin cebinden çıkan kalp kuvvetlendirici –grip için kullanıyordum– ilaçtan şüphelendiler<br />

ve kalp hastalığım olup olmadığını sordular. Çocukluğumda kalp romatizması geçirdiğim halde<br />

bunu onlardan sakladım. Zira "kalp krizinden öldü" gibi bir koz vermek istemiyordum ellerine. Buna<br />

rağmen bana inanmadılar. Askıya indirmezden evvel her defasında kelepçeyi çözüp, ellerimdeki şişliğin<br />

inmesini beklediler.<br />

Gene de en zoru uykusuzluktu. Bir saniye bile uyumamıza izin yoktu. Geldiğimiz günden beri hiçbirimiz<br />

de uyumamıştık. Bir anlığına dalar gibi olsak; başımız öne, sağa ya da sola düşse, nöbetçiler<br />

coplarıyla saldırıya geçiyorlardı: "Burası babanın oteli mi lan!" Copları yiyince uyku muyku kalmıyordu.<br />

Ama sadece birkaç dakikalığına...<br />

Uykusuzluk, ardında hiçbir iz bırakmayan sinsi bir işkence aracı. İnsan bedenini, özellikle de beyni,<br />

sanki bir avuç uyku hapı yutmuşsun gibi uyuşturuyor. Boydan boya gevşediğini, direncinin en alt<br />

noktaya indiğini ve iradenin zayıfladığını görüyorsun. Geceyi gündüzü ayırdetmek zorlaşıyor, sinirler<br />

geriliyor ve uyku denilen şey bir an bile çıkmıyor aklından. Hep uyumayı, dilediğince uyuyabileceğin<br />

günü hayal ediyorsun.<br />

Bütün bu işkencelerin düğümlendiği yer, küçücük bir tahta sandalye idi. Oysa sandalye ilk gün bana<br />

bir lütufmuş gibi görünmüştü. Basit ama etkili bir işkence aracı olduğunu ancak günler ilerledikçe fark<br />

edebildim. Tahtadan yapılmış bu basit aletin işkence aracı olarak kullanılabileceği, onu üreten emekçinin<br />

hiç aklına gelmemiştir herhalde. Sandalye; tepeden tırnağa coplamayı kolaylaştırıyor, elleri ve<br />

ayakları şişiriyor, omuz ve sırtlarda ağrı yapıyor, seni bir dakika bile uyutmamak için iyi bir araç...<br />

İkinci Şube yönteminde insanı daha ilk saatlerde hurdaya çevirirler. O zaman yere uzanıp dinlenebilirsin<br />

hiç olmazsa. Sandalyede o da yok.<br />

Sandalye üzerinde en fazla acı veren şeylerden biri nasır tutmuş kıçımdı. Kaba etlerimin sandalyeye<br />

değen kısımları kabuk bağlamış, deri üzerinde yer yer yaralar oluşmuştu. Bunların acısından kurtulmak<br />

için ağırlığı bazen öne bazen arkaya, bazen sağa bazen sola kaydırıyordum ama hiçbiri de fayda<br />

etmiyordu. Çoğu kez askıya almak için geldiklerinde sandalyeden geçici de olsa kurtuluyorum diye<br />

89

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!