01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İki ucu iple bağlı bir sopanın ipini ayaklanma geçirdiler. İp ayak bileklerime oturuncaya kadar sopayı<br />

burdular. Sırtüstü yere uzatılmıştım. İki işkenceci, yan tarafa uzatılmış olan kollarımdaki<br />

aşıkkemiklerini ökçeleriyle çiğnerken, biri de ayaklarıma takılı olan ipli sopaya elleriyle bastırıyordu.<br />

Bu durumda kıpırdayamıyordum. Bir başka işkenceci ise çeşitli kalınlıklardaki sopalarla kaval<br />

kemiklerimden başlayarak göğsüme gelene kadar vuruyor; aynı işlemi bu kez vücudumu ters çevirerek<br />

yineliyordu. Göğsüm, sırtım, bacaklarım, karnım ve kalçalarım simsiyah olmuş ve kan toplamıştı.<br />

Ayaklarımdaki ipli sopayı çözüp, bileklerimden ökçelerini çektiklerinde hiçbir yerim kıpırdamıyordu.<br />

Sol aşık kemiğim dışarı fırlamış, bitkin bir haldeydim. Halen ümitlerini yitirmemiş olan işkencecilerden<br />

biri ayağının dış kenarıyla gırtlağıma basmaya başladı. Nefesim kesiliyor, ölmek üzere olduğumu<br />

hissediyordum. Tam kendimden geçmek üzereyken ayağını çekiyor, derin bir nefes alabilecek zamanım<br />

ancak oluyordu. Ardından tekrar basıyordu. 15-20 kez üst üste tekrarlandı bu oyun.<br />

Ne ben yılmıştım ne de işkenceciler. Her seferinde yeni yöntemlerle saldırıya geçiyorlardı. Başlamadan<br />

önce de "bu daha ne ki!.. Seni buradan sağ çıkartmayacağız. Daha yapacağımız neler yar" demeyi<br />

de ihmal etmiyorlardı. Akılları sıra içime ölüm korkusunu düşürmeye çalışıyorlardı ama ben zaten<br />

ölüme baştan lades demiştim ve buna hazırdım.<br />

O gün aralıksız 11 saat süren işkencelerden sonuç alamayan ve bitkin düşen işkenceciler ilk yenilgiyi<br />

kabullenmişlerdi anlaşılan. Onlar, kokuşmuş sömürü düzenlerinin ömrünü uzatmak için bedenimi ve<br />

irademi yatırmışlardı işkence çarklarına. Bedenimde pek sağlam yer kalmamıştı ama irademi ben teslim<br />

etmedikten sonra ona hükmedebilmeleri imkânsızdı. Bu inançla sonuna kadar direnmeliydim ve<br />

direnecektim.<br />

Üzerimden çıkan elbiselerimi giydirdiler. İlk yenilginin hırçınlığıyla da "bunu kalorifer borusuna<br />

kelepçeleyin. Ekmek ve su da vermek yasak" deyip gittiler. Elbisemde gizli olan bir notu bulamamışlardı.<br />

İlk günün galibi olmanın üzerine o notu da yok edince sevinçten uçacak gibi hissediyordum kendimi.<br />

Tüm ağrılarım dinmişti sanki. Bu noktadan sonra kendimi yarına ve yarınlara hazırlamalıydım.<br />

Daha 131 gün sürecek bir gözaltı süresi uzanıyordu önümde...<br />

Kasım ayının ortalarıydı. 22 Ağustos gününden beri işkencecilerin ellerindeydim. TİKB'nin kitle yayın<br />

organı olan Orak-Çekiç'in bir sayısını getirdiler önüme. Gazetede yer alan "iki Komünistin Hayatı<br />

Tehlikede" başlıklı bir yazıda Sezai ile benim durumuma kamuoyunun dikkatlerini çekmeye çalışıyorlardı<br />

yoldaşlarım. Sezai hakkında düzmece bir "ölüm raporu" hazırlamış işkenceciler. Buna göre Sezai<br />

sözde "ev göstermeye gitmiş ve orada çıkan bir çatışmada ölmüş". Bu "rapor"u da okuttular bana.<br />

– Orak-Çekiç'i de Sezai için hazırladığımız ölüm raporunu da okudun. Kaldığın evi vermediğin ve<br />

konuşmadığın takdirde seni de Ataman, Selma ve Sezai gibi öldürürüz!<br />

– Devrimciler kaldığı evi vermez. Bu bir ilke sorunudur. Bu nedenle kaldığım evi vermiyorum!<br />

Alabiliyorsanız hodri meydan! Ataman, Selma, Sezai gibi yüzlerce kişiyi öldürseniz de kaçınılmaz<br />

sonunuzu değiştiremezsiniz!..<br />

– Daha ne kadar dayanabileceksin bu işkencelere? Seni daha istediğimiz kadar tutabiliriz. 90 gün burada,<br />

90 gün Ankara'da, 90 günde Adana'da... Tüm bunlara dayanabilir misin?<br />

– İşkenceden korkmuyorum! Sizden de... Ölümden de... Daha 90 gün değil, bindoksan gün de tutsanız<br />

vız gelir...<br />

* * *<br />

İstabul Siyasi Şube'de 106 gün kaldım. Bu süre boyunca her türlü maddi ve psikolojik işkence yöntemini<br />

denediler üzerimde, işkenceler sırasında hiç olmazsa bağırmamı istemeye başlamışlardı. Onlara<br />

bu zevki de tattırmamak için "gık" bile demiyordum. Bağırmamı istedikleri zaman:<br />

– Devrimciler işkencede bağırmaz. Benim yerime işkenceciler bağırsın, diyordum onlara.<br />

203

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!