You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Yanıt vermedim. İş ciddiye benziyordu.<br />
Aynı işkenceci bir adım daha ileri çıkıp:<br />
"Unuttun mu bugün 24 Mart... Sefaköy!.." dedi.<br />
Sesinde intikamcı bir hava vardı. Gene sesimi çıkarmadığımı görünce, hiçbir özelliği aklımda kalmayan<br />
öteki "kalk gidiyoruz" dedi öfkeli öfkeli. Canım bu adamlara önce bir küfür etmek, sonra da üstüne<br />
bir sigara yakmak istiyordu.<br />
Ayağa kalktım. Yanlarına doğru yürüdüm. Tam hizalarına doğru geldiğimde, "gidiyoruz" diyen eliyle<br />
aniden ve hızla göğsümden geriye doğru itekledi beni. Öbürüyse rasgele tekme sallıyordu. Ben yerden<br />
kalkmaya çalışırken, onlar arsız arsız gülüyorlardı.<br />
Aşağılık herifler!.. Belli ki zilzurna sarhoştular. Ağızlarından anason ve sarmısak karışımı pis bir koku<br />
yayılıyordu etrafa. Sonra kapıyı üzerime kapayıp gittiler.<br />
10<br />
"Haydi şunu aşağıya alıp iyice bir benzetin."<br />
"Neden sen değil de ben alıyormuşum?"<br />
"Bu i…yi görünce deli oluyorum. Aşağı indirsen ne çıkar. Gene aynısı olmayacak mı? Boşver... Hıyarlar!<br />
Yakalarken gebertmediler de başımıza iş açtılar."<br />
Yan odalardan birinde dövülen birisinin feryatları yükselince gerisini duyamadım. Bu konuşma, koridorda<br />
ellerim duvara dayalı ve başım ceketimle örtülü halde bekletildiğim bir sırada çalındı kulağıma.<br />
Birkaç metre ötemde duruyorlardı, onları görmüyordum, ama seslerini tanıyordum. Beni çözme<br />
umutlan zayıflamasaydı, böyle konuşmazlardı. Ne yüzümü görmek, ne de sesimi duymak istiyorlardı;<br />
ses tonlarından, hırçınlıklarından, isteksizliklerinden anlıyordum bunu. Fiziksel işkenceyle pes ettiremeyeceklerinin<br />
farkındaydılar, bu yüzden beni görmek işkence gibi geliyordu onlara. O güne dek moral<br />
üstünlük ve inisiyatif bende olmuştu hep. Adımı kabul ettiremedikleri sürece de bende olacaktı.<br />
Konuşmalarına kulak misafiri olduğum o gün hiçbiri de yaklaşmadı yanıma. Sekiz saat kadar koridorda<br />
beklettikten sonra hücreme indirdiler. Ama ertesi sabah doğru komiserin odasına götürüldüm,<br />
içeri girince gözbağımı çıkardılar ve beni bir sandalyeye oturttular. Komiser, karşıma düşen masanın<br />
arkasında ayakta duruyordu. Çömezleriyse odadaki sandalyelere gelişigüzel dizilmişlerdi.<br />
Komiser yüzüne ciddi ve düşünceli bir adam ifadesi vermişti. Masanın üzerindeki dosyalardan birinden<br />
iki adet Orak-Çekiç çıkardı ve birini okuması için yanındaki polise uzattı. Laz aksanlı polis Orak-<br />
Çekiç'te 1984'ün ortalarında yayınlanmış "Gizli Mücadele" başlıklı bir makaleyi okumaya başladı.<br />
Komiser, daha ilk paragrafta Lazın sözünü keserek, alaycı ve aşağılayıcı bir tonla son cümleyi tekrar<br />
etti:<br />
"'İllegal mücadele ikide bir geriye dönüp artistik bakışlar fırlatmak değildir'miş! Ulan sen o artistik<br />
bakışları bile fırlatamadın ya... Uygulamak yazmaya benzemez oğlum. Biz adamı şıp diye ensesinden<br />
yakalayıveririz işte böyle..."<br />
"Madem öyle, on yıldır neredeydiniz?"<br />
Daha sözümü bitirmeden hepsi birden ayağa fırlayıp üstüme saldırdılar, izinsiz konuşmamalıymışım!<br />
Fazlasıyla alıngan görünüyorlardı.<br />
Laz aksanlı işkenceci makaleyi sonuna kadar okudu. Ardından, komiser, polis aygıtının yetkinliği ve<br />
kendilerinin beceriklilikleri üzerine kısa bir nutuk çekti. Bizi nasıl ustaca takip etmişler, kofmuşuz...<br />
Söylediklerinden bizi yakalamak için çok çalıştıkları ve gerek yayınlarımızı gerekse faaliyetlerimizi<br />
95