01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hepsi koltuğun etrafındalar.<br />

– Çatışmada kaç kişiydiniz?<br />

– Evin nerede?<br />

– Hangi örgüttensin?<br />

– Araba ile hangi eyleme gidecektiniz?<br />

Sorular öyle hızlı geliyor ki, bağırtının hangisinden geldiğinin ayrımına varamıyorum. Sorular kesildiğinde<br />

tehditler başlıyor... Küfürler... "Ciğerlerini sökeceğim"... sözleri. Bunalırcasına soru sağanağı<br />

altındayım. İstemim dışında bir şey söyleyebilirim, en iyisi hiç konuşmayacağım. Bu kafayla ifade<br />

hazırlamamsa mümkün değil. Susacağım. Ne sorarlarsa sorsunlar susacağım. Şefleri yöntemi değiştirme<br />

ihtiyacı duyuyor.<br />

– Ayşe kızım kaç kardeşsiniz?<br />

Yanıtlamayacağım. Susma kararı aldım bir kez. Onlar beni tanımaya çalışıyorlar, bense onların<br />

yöntemlerini.<br />

Elektrikleri kestiler. Şimdi oda loş durumda. Koltuktan alıp halının üzerine savurdular. Saniye sürmüyor<br />

ayaklarımı havaya kaldırıyorlar. Falaka bu; ilk tanıştığım işkence yöntemi. Ayağıma inip kalkan<br />

coplar, bağırtılar. Buna gözüme tutulan keskin ışığı da ekliyorlar. Bağırmıyorum. Bunun için de çaba<br />

sarfetmiyorum. Bağıramıyorum. "Eyleme giderken uyuşturucu alırmışız!" Bağırmamamın sırrı da<br />

çözümlenmişti?!!<br />

Bir saate yakın sürdü. Evin?.. Örgütün?.. Çatışmada kimler vardı?.. Sorular... sorular... ardı arkası<br />

kesilmiyordu. Karşılarında silahlı çatışmayı bu kadar uzun süre devam ettirenlerin iki kişi olduklarına,<br />

ellerinde de iki silah bulunduğuna kesinlikle inanmıyor olacaklar ki, ısrarla çatışmada kaç kişi olduğumuzu<br />

ve evlerimizi istiyorlar.<br />

– Öbür odaya, öbür odaya, orada da konuşmasın da görelim bakalım.<br />

Oda değiştiriyorlar. Daha karanlık bir yere götüreceklerini sanıyorum. Değil, benzeri bir oda. Konuşmaz<br />

isem tırnaklarımı sökeceklermiş. Penseyle tırnak etlerimi sıkıştırıyorlar. Etlerden kanlar süzüldü,<br />

durdular. Konuşmaz isem, yarın sökeceklermiş. O vakte dek de düşünmeliymişim. Asıl siz düşünün,<br />

ölsem de konuşturamayacaksınız...<br />

Emniyet müdürü babacan tavırlarıyla halı kaplı odaya götürdü. Kalp atışlarım yavaşlıyor, vücudum bir<br />

kor yığınında gibi. Oturduğum koltuğun etrafında dönerek konuşulanları duymakta güçlük çekiyorum.<br />

Ellerim karıncalanıyor. Uyuşuyor. Yüzüme boca edilen limon kolonyasının kokusuyla biraz<br />

toparlanıyorum.<br />

– Kızım inan ki vicdan azabı duyuyorum, insan olan, şu yapılanları kendisine yakıştırmaz. Konuş da<br />

kurtul.<br />

Edindiğim ilk tecrübe bu. Sırayla önce psikolojik, sonra maddi işkence yöntemleriyle geliyorlar. Fiziki<br />

işkenceden korkmuyorum. Bilinmeyen şeyler daha bir ürkütürmüş ya insanı. Diğeri konusunda tecrübesizim.<br />

Taktiklerini susarak kendilerinden öğreneceğim. Nasıl ifade vereceğimi bilmiyorum. Şimdiye<br />

kadar yapılan sorguları aptalca buldum. Gözlerimi bağlamamışlardı. "Papaz" ve "cellat" ayrı<br />

işkenceciler olabildiği gibi, aynı işkenceci de olabiliyor. Söze de "vicdan azabı" ile başlıyorlar. Saat<br />

öğleyi çoktan geçmiş olmalı. Yeni bir meydan dayağı seansından geçiyordum. Ağzımı açmamayı<br />

sürdürdüm. Dil dökmeleri kısa geçiyorlar. Tanıdığım yoldaşlar tedbir almadan, bildiğim evler boşaltılmadan<br />

çözülmem onlar için çok önemli. Kötüleştiğimi görüp fiziki işkenceyi sürdüremiyorlar da.<br />

258

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!