01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sanki askı yetmezmiş gibi, bu defa da elektrik kablosunun ucunu gezdirmeye başladılar bedenimde.<br />

Karın, penis, göğüs uçları, kollar, kulak memeleri, yüz... akıllarına ne gelirse, ama hassas bölgeleri<br />

seçiyorlardı özellikle. Elektrik akımı askının verdiği acıyı birkaç misli birden artırıyordu. Korkunç bir<br />

kas spazmına yakalanmışım gibi zıplayıp duruyordum havada. Ama ne yapsam hafifletemiyordum<br />

duyduğum acıyı. Dakikalar ilerledikçe kaslarımın içten içe yırtıldığını, sinirlerimin koptuğunu ve kollarımın<br />

giderek uyuştuğunu hissediyordum. Koltuk altlarımdan aşağı damlalar süzülüyordu.<br />

Enerjim tükeniyordu. Nefes alış verişlerim normal değildi. Bacaklarım hareketsizleşmişti. Vücudum<br />

baştan aşağı ter kaplıydı. Bayılmakla bayılmamak arasında gidip geliyordum. Konuşmalar sınırsız bir<br />

kalabalıktan kopan efektleri andırıyordu. İçinde tek seçebildiğim "adın ne?" sorusuydu. Gayretleri<br />

boşunaydı: Bıçakla derimi yüzseler, bağırsaklarımı deşseler, kemiklerimi kırsalar da söylemeyecektim.<br />

Durumum ağırlaşınca telaşlandılar. Pürtelaş yere indirdiklerinde yarı baygındım. Beni boylu boyunca<br />

betona uzattılar, sırtüstü... Bir uzaklaşıp bir yakınlaşan sesleri titrek bir uğultu gibi geliyordu. Ama<br />

yere uzanmak iyi gelmişti. Kendimi yumuşak bir döşekte yatıyormuş kadar rahat hissediyordum.<br />

Kendime geldiğimi görünce tekme-yumruk dövmeye başladılar tekrar. Şefleri, "böbreklerine vurun da<br />

sakat kalsın puşt," diyordu diğerlerine. Savurdukları bir tekme suratıma rastlayınca ılık ılık kan akmaya<br />

başladı ağzımdan. Başım dönüyor, içim bulanıyor, dizlerim titriyordu. Sakatlandım mı acaba<br />

diye bir korku düştü içime. Ama ellerimi ve ayaklarımı kıpırdatabildiğimi görünce biraz olsun rahatladım.<br />

Durumum iyi sayılırdı.<br />

Bir süre kendime gelmemi beklediler ve peşinden yandaki soğuk duş yerine götürdüler. Üstten hava<br />

cereyanı yapan Sibirya soğukluğunda bir yerdi burası. Ellerindeki hortumla su sıkıyorlardı üstüme.<br />

Çıplak bedenimde değdiği yeri buzdan bir bıçak gibi kesiyordu su. Martın keskin soğuğu da onlardan<br />

yanaydı. Bütün gayretime rağmen titremekten alıkoyamıyordum kendimi. Dudağımı ısırdım, yumruklarımı<br />

sıktım, adalelerimi kastım ama nafile! O ana dek beni irade dışı herhangi bir harekete zorlayamamış<br />

işkencecilerin çok hoşuna gitti bu. Kıkır kıkır gülüyorlardı. Bu yüzden olmalı ki, soğuk duş<br />

oyununu uzattıkça uzatıyorlardı.<br />

Bir müddet sonra soğuğa alıştım. Titremem durdu. Artık titremeden, kılımı kıpırdatmadan durabiliyordum<br />

önlerinde. Hiç hoşlarına gitmedi bu, suratlarını ekşitip, soğuk duşa son verdiler. Üstelik soğuk<br />

duş üzerimdeki yorgunluğu almış, dinçleştirmişti beni.<br />

Gorillerin sesi kısılmıştı, eskisi kadar neşeli ve güvenli çıkmıyordu artık. Giyinmemi söylediler, giyindim<br />

ve düşe kalka yukarı kata çıktım. Müthiş susuzluk çekiyordum. Elektrikten sonra zararlı olacağını<br />

bahane edip, su içmeme engel oldular.<br />

Sandalyeme oturduğumda yeniden üşümeye başladım. Pencereden esen soğuk ve kuru rüzgâr ıslak<br />

giysilerimi bedenime yapıştırıyordu. Koltuk altlarımda ve kollarımda uyuşukluk vardı. Hem aç ve<br />

yorgundum, hem de uykusuzluktan gözlerim kapanıyordu.<br />

Her şeye rağmen gene de mutluydum. İçimdeki sevinç, acı çeken bedenimi ardından sürüklüyor, ona<br />

güç veriyordu. Bu raund da benimdi. Onlar kaybetmişler, bense kazanmış ve önemli bir sınavdan daha<br />

başarıyla çıkmıştım. Eğer direnmemiş olsaydım, şimdi maddi ve manevi acılar içinde kıvranıyor olacaktım.<br />

Çözülmenin acısı benim için dayanılmaz olurdu herhalde. Askı ve elektrik işkencesine direnemeyip,<br />

seansın orta yerinde çözülüveren birçok kişi vardı. Bunlar tam düzlüğe çıkmak üzereyken<br />

çözülüveriyor ve işkencecileri arkalarına takıp ev göstermeye gidiyorlardı. Böylelikle, kelle avcıları<br />

gece yarıları yaptıkları baskınlarda kimini öldürüyor, kimini de yatağından kaldırıp işkence tezgâhına<br />

çekiyordu. Oysa sonuna dek direnip, işkencecileri ev baskınlarına değil, acizliklerini gidermek üzere<br />

meyhaneye, göndermek o kadar zor değildi. Bütün mesele, enerjini ve iradeni bir noktada yoğunlaştırıp,<br />

dişini sıkmaktaydı. Bunu yapabilirsen, ömür boyu seni bir gölge gibi izleyecek manevi acılardan<br />

kurtulur, baş eğmemenin gururunu yaşardın.<br />

Dışarıda şafak sökmek üzereydi. Karalar giyinmiş İstanbul güneşin doğuşunu karşılamaya hazırlanı-<br />

88

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!