01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kendi aralarında fısıldaştıklarını duyuyordum. Konuşmazsam evlerde bulunanlar kaçarmış. Bu nedenle<br />

çözmeleri gerekiyormuş.<br />

Hücreye götürdüklerinde yarı baygın durumdaydım. Geceydi... Belki de sabah olmak üzereydi. Biraz<br />

dinlenip toparlanmam gerekiyordu. Kapı yeniden açıldı. Gözbağı bağlanmadan hücreden çıkarıldım.<br />

Karşımda bir kişi vardı. Bana yapılan işkenceleri görmüş. Acımış, yardım etmek istiyormuş.<br />

– Bravo! Çok iyi direndin! Arkadaşlarını kurtardın, sen gitmeyince onlar kaçmışlardır. Buradakiler<br />

insan değiller, kendin de gördün. Bak bir günde insan kılığından çıktın. Artık evleri söyle kurtul.<br />

Tek kelime söylemeden dinliyor gibi yapıyordum. Bana acıyarak yardım edecek tek kişinin olmayacağı<br />

belliydi burada. Belki de az önce işkence yapanlardan biriydi karşımdaki.<br />

– Evini bana söyle, örgüt evi değil diye tutanak tutarız. Seni de serbest bırakırız, dedi.<br />

Anahtarları yolda bulduğumu, tespih yerine kullandığımı bir kez daha tekrarladım.<br />

Arkadaşlarımı çok mu seviyormuşum? Cezaevine düştüğümde beni arayıp soran olur muymuş? Beni<br />

saf buldukları için kullanıyorlarmış, aptallık ediyormuşum. Monolog uzadıkça maskesi sıyrılıyordu.<br />

– Kürt müsün? diye sordu.<br />

Kürt olduğumu söyledim. Kürtçe uzun uzun konuştu. Acıdığı için yardım etme vaadiyle başladığı<br />

konuşmasını tehditlerle sürdürüyordu:<br />

– Seni ben konuşturacağım! dedi.<br />

Çeneme, şakaklarıma sert yumruk darbeleri inmeye başladı. O sırada yerden biter gibi 5-6 işkenceci<br />

ortaya çıkıverdi. Anlaşılan kapı arkasından bizi dinliyorlardı. Gözlerime bant takıldı. Falaka sopası<br />

yeniden ayağıma bağlandı. İşkence elektrik, meydan dayağı şeklinde sürdü... Kendi aralarında<br />

konuşurken:<br />

– Şef olmasa, böyle direnemez... dediklerini duydum. Çözme umutları sönmüştü, ama belli etmek<br />

istemiyorlardı.<br />

Şef:<br />

– Şimdi yerine geç. Bu daha ne ki? Seninle işimiz bitmedi. Biraz düşün... Manyak.<br />

Hücreme geçtim. Bu böyle kaç gün sürecek acaba?.. Dışarıyı düşündüm. Dışarıda ne yapıyorlar? Bu<br />

kadar azgınca saldırdıklarına göre işler pek iyi gitmiyor herhalde. Evet, devrimci mücadele düz bir<br />

çizgi izlemezdi. Yenilgi dönemleri, geri çekilmeler, kabarma yılları ve ileri atılımlarla sürerdi. Ama<br />

şimdi ölümüne mücadele etmek gerekiyordu. TİKB'nin mücadeleyi sürdüreceğine inanıyordum. Benim<br />

mücadele cephem ise burası... Sınıf mücadelesi burada dayatmış. Devrim için, örgütüm ve<br />

yoldaşlarım için, kendi onurum için direnmem gerekiyor. Pahası ne olursa olsun direneceğim!<br />

Tuvalet için kapım açıldı. Diğer hücreler eğimli olduklarından herkes olduğu yere işiyor, sidik dışarı<br />

akıyordu. Benim kaldığım hücrenin eğimi yoktu. Bu nedenle işeyememiştim. Tuvalete girdim. Lavaboda<br />

ellerimi yıkıyordum; aynada yabancı bir görüntü gördüm. Döndüm arkama baktım, kimse<br />

yoktu!?<br />

– Bu ben miyim? diye şaşakaldım.<br />

Yüzüm yusyuvarlak olmuştu. Gözlerimin yerinde iki tane derin çizgi vardı. Burnumla yanaklarım aynı<br />

hizadaydı. Dudaklarım cankurtaran simidi gibi şişmiş, yusyuvarlak olmuşlardı. Hücreme geçtim. Bir<br />

iki lokma yemeye çalıştım. Yediğim zeytinin çekirdeğiyle duvara:<br />

211

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!