01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

oturduğum koltuk diken gibi batıyor, sanki dikenlerin üzerine oturuyorum.<br />

– Sorularımıza yanıt verecek misin?<br />

– Mantıklı bulursam evet.<br />

– Kaldığın evi ve silahların yerini söyle, senden adam istemiyoruz.<br />

– Bu konuda söyleyeceklerimi söyledim,<br />

Sorular giderek çoğalmaya başladı; Evin nerede, karın ne iş yapıyor, kaç çocuğun var, okula gidiyorlar<br />

mı, akrabalarının adreslerini söyle, vs... Arkası kesilmiyor. Yine, karın şöyle olacak, çocukların böyle<br />

olacak, onlara hiç acımıyor musun? İşkenceciler akıllarınca psikolojik yıpratma çabasına girişiyorlar.<br />

– Sen deli misin, niye konuşmuyorsun?<br />

– Hayır, aklım başımda. İnsan gibi soru sormadığınız için yanıt vermiyorum.<br />

– Ulan biz insan değil miyiz?<br />

O an işkencecibaşı dışarı çıktı. O çıkar çıkmaz yine tekme tokat yumruklarla saldırmaya başladılar.<br />

"Geliyor" sesiyle tekrar esas duruşa geçtiler.<br />

İşkencecilerin şefi, önümde volta atmaya başladı. Bana dönerek;<br />

– Neden yemek yemiyorsun, bizi protesto mu ediyorsun?<br />

– Biz de sana zorla yediririz. Hastaneye götürüp hortumla yediririz.<br />

O gün akşama kadar sorgular, psikolojik işkence ile sürdürüldü. Ama benden ne ses ne seda çıktı,<br />

adeta dilimi yutmuş gibiyim. Akşama doğru, daktilonun tuş sesleri kafama çivi çakar gibi yükselmeye<br />

başladı. Bir koşuşturma, bir telaş var ortalıkta.<br />

– Seni hastaneye götüreceğiz.<br />

– Hayır, istemiyorum.<br />

İnsan hastaneye gitmek istemez mi? Hem de bu haldeyken. Hastaneye gitmek aynı zamanda, az da<br />

olsa bir soluklanma dönemi olacak. Ama ben, bir kez kafama koymuşum, işkencecileri dize getireceğim.<br />

– Ulan sana insanlık da yaramaz. İstesek hastaneye götürmeyiz ve geberir gidersin. Kimsenin haberi<br />

de yok zaten senin yakalandığından. Bir arabanın altına atarız, trafik kazasında gebermiş derler.<br />

Gerçekten de o zamana kadar beni ne arayan ne soran olmuştu. Fakat burada beni gören 4-5 kişi var.<br />

Şimdi olmazsa bile ilerde nasıl öldüğümü, kimler tarafından öldürüldüğümü açıklayan olur elbet.<br />

Beni kaldırıp hastaneye götürüyorlar. Gitmemek için karşı koyacak takatim yok, elim ayağım tutmuyor.<br />

Arabaya attıklarında hâlâ ortalıkta güneş var, insanlar cıvıl cıvıl oraya buraya koşuşturuyorlar.<br />

Ben de bir daha bu insanlara karışabilir miyim acaba, diye bir iç geçiriyorum. Doğrusu hiç de umutlu<br />

değilim. Hayret! Bu kez ne gözlerimi bağladılar ne de kafamı eğdiriyorlar. Ama bedenim o iri yarı<br />

yapısını kaybetmiş, şimdi küçüldükçe küçülmüşüm. Onlar da benden umutlarını kesmişler ki, kendilerini<br />

benden gizlemiyorlar. Oysa ilk günler onları görmemem için nasıl da kendilerini gizliyorlardı.<br />

Hızla Boğaz Köprüsü'ne doğru yol alıyoruz. Deniz, mavi bir atlas gibi; güneş, üzerinde kayıyor. Gemiler,<br />

bu mavi atlası makas gibi biçerek boğaza doğru yol alıyor. İşçiler, emekçiler evlerine kavuşmak<br />

148

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!