Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Nadiren verdiğim cevaplarda, odadaki polisler de başlarını kaldırıp bakıyorlar. Aslında hepsinin kulakları<br />
bizde. Ara sıra "bizim" timden bir polis başını uzatıp gidiyor.<br />
Bir zaman sonra gelip aldılar beni. "Bekleme" salonuna bırakıp gittiler, İ.'nin getirttiği kız arkadaşları<br />
bir kez olsun görebilmeyi çok istiyorum. Tek sözcük de olsa bir şeyler söyleyebilirim belki. Bu da bir<br />
şeydir. İ. onları ele verdi diye belki kızgın ve kırgındırlar. Bizi sevmekten ve yayınlarımızı okumaktan<br />
başka bir şey yapmamış bu insanlar için çok üzülüyorum.<br />
Herkesin gözü bağlı olarak bekletildiği bu salon, içindeki onca insana rağmen derin bir sessizliğe<br />
gömülüdür. Konuşmak yasak. Arkana, sağına soluna dönmek yasak. Ama bu arkadaşları görebilirsem<br />
dayak yemeyi göze alacağım. Birkaç kez fırsat kolladım. Gözbandımı açıp baktım, göremedim. Bir ara<br />
yine gözbandımın ucunu el çabukluğu ile kaldırdım. Biri biraz ilerde gözleri bağlı sandalyede oturuyor.<br />
Fısıltılı bir sesle "üzülme, bu günler uzun sürmez. Hem artık İ. de direniyor" dedim. "İyi misin"<br />
diye sordum. "İyiyim" dedi.<br />
Hücre ile yukarısı arasında süren "yolculuklarım devam ediyor. Şube'de insan sayısı da artıyor. Bu<br />
gece kaldığım hücre tıklım tıklım dolu. Keşan'dan onlarca insanı toplayıp getirmişler. Kızlar, kadınlar<br />
da var. O güne dek tek kaldığım hücre bir anda doldu. Hepsi de 12 Eylül öncesinde devrimcilere az<br />
çok sempati duymuş, uzaktan yakından ilişkisi olan insanlar. Bu kadar insanı ele verip getiren her<br />
kimse, içimde öfke büyüyor ona karşı. Onları rahatlatmaya çalışıyorum. Neler yapacakları, nasıl ifade<br />
vermeleri gerektiği üzerine konuşuyorum. Uzun uzun sohbetlerimiz oluyor.<br />
Polis daha sonraki sorgulamalarında onlardaki değişmeyi farkediyor. Artık onları benim kaldığım hücreye<br />
koymuyorlar.<br />
Yine yalnızım hücrede!..<br />
"Bekleme" salonuna çıkarıldım. Gözlerim açık ama arkam kapıya dönük oturmamı istediler. İfade<br />
vermem için zorlayacakları zamanın geldiğini düşünüyorum. Ya yeni bir işkence türü ile karşılaşacağım<br />
ya da can sıkıcı konferans başlayacak. Hücreden yukarıya beni getiren polis elinde poğaça ve çay<br />
olduğu halde geldi. Açım, almayı düşünüyorum. Başımı döndürüp elinde poğaça ve çay olan polise<br />
baktığımda, biraz ötemde İ.'i otururken görüyorum. Onun yanında, o yiyemezken ben de bu poğaçayı<br />
yiyemem.<br />
– İstemiyorum.<br />
Israr etmiyor polis. Geri götürüyor. Biraz sonra gelip beni başka bir odaya alıyor.<br />
– İfade vereceksin.<br />
Burası bir işkencehane. İşkence altında ifade vermeyeceğim. Falaka ve meydan dayağı başlıyor. Şef<br />
bas bas bağırıyor.<br />
– Eğer savcılıkta adını kabul et, tekrar alacağım seni buraya. Görürsün gününü o zaman.<br />
Birkaç gün sonra hücrelerle dolu bir başka bölüme götürüyorlar beni. Nöbetçi polislere tembih ediyor<br />
yanımdaki polis.<br />
– Bu, güzel bir banyo yapsın. Size emanet.<br />
Burası getirildiğim hücreye göre nispeten daha rahat. Önceden yanımda olan kız arkadaşlar da buraya<br />
getirilmişler. Bizim kız arkadaşlar da bu bölümdeler. Birbirimizi görünce seviniyoruz. Genellikle işleri<br />
bitmek üzere olanların konulduğu bölüm burası. İşkence izleri geçmeye yüz tutsun, savcılığa çıkabilecek<br />
hale gelsinler diye koyuyorlar buraya. Saçlarım sıcak su yüzü de gördü.<br />
Arada bir yukarıya "sohbet"e götürülüyorum yine. İşkence izleri geçmeye yüz tuttu.<br />
Hücrenin kapısı açıldı. Nöbetçi polisin iğrenç suratı belirginleşti ışığa alışmayan gözlerimin önünde.<br />
194