01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bizim bulunduğumuz dönemde Şube, 12 Eylül'ün ilk yıllarındaki kadar kalabalık değil. Yine de tenha<br />

sayılmaz. En kalabalık grubu "Hizbullah"cılar oluşturuyor. Bizim dışımızda çeşitli devrimci örgütlerle<br />

ilgili olarak gözaltına alınan 4'er, 5'er kişilik küçük gruplar var. Gördüğüm kadarıyla içlerinde doğru<br />

dürüst direnen pek yok. Çoğunun sempatizan düzeyinde ilişkileri olmuş herhalde. Hem işkencecilere<br />

şirin görünmek hem de abdest alma bahanesiyle fazladan tuvalete çıkabilmek için "Hizbullah"cılarla<br />

birlikte namaza başlayanlar bile var içlerinde. Bunların birdenbire böyle Müslüman kesilmelerinin<br />

altında yatan sahtekârlığın polisler de farkında farkında olmasına, ama onların istediği de bu olduğu<br />

için yutmuş görünüyorlar. Sırf 3-5 sefer daha fazla tuvalete çıkabilmek için, o güne kadar iyi-kötü<br />

savunageldiği devrimci dünya görüşüne ve değerlere bu kadar kolay sırtını dönebilen zavallılardan ne<br />

hayır gelir? Bu kadarcık bir sıkıntıya bile katlanamayan biri, daha ağır işkencelere nasıl göğüs gerer?<br />

Kendini bir kez inkâra başladıktan sonra işkencecilerin karşısında O'nu artık ayakta ne tutabilir?..<br />

Hücrelerde tuvalet gereksinimi gerçekten de büyük sorun. Başlı başına bir işkence. Günde en çok 3<br />

kez, belli saatlerde tuvalete çıkarılırsınız. O da o günkü nöbetçi ekibin keyfine ve insafına bağlıdır.<br />

Bunun dışında çatlayacak hale gelseniz bile götürmezler. Zaten daracık, havasız ve pis hücrelerde de<br />

gideremez insanlar bu gereksinimlerini. Kıvranıp dururlar artık. Daha da kötüsü, işkencecilere yalvarmaya<br />

başlar bazıları.<br />

Kendilerine acındırmaya çalışan bu sesleri duydukça hem acır hem de müthiş kızardım sesin sahibine.<br />

Sokağa bırakılmış kedi yavrusu gibi miyavlayıp kendilerine acındırmaya çalışacakları yerde, neden<br />

örneğin kapıları yumruklayıp, onurlu bir biçimde zorlamazlar diye. Bazen tuvalette karşılaştıklarıma<br />

bunu öneriyor, bu tür konularda bütün hücrelerin ortak bir tavır almasının önemini ve yararlarını anlatmaya<br />

çalışıyorum ama sonuç alamıyorum. Başkalarına örnek olmak için sık sık kendim yapıyorum<br />

bunu. Hangi saatte olursa olsun ihtiyaç duyduğum anda vuruyorum kapıyı. Tuvalete çıkmak istediğimi<br />

söylüyorum, önceleri çoğu kez dikkate almıyor, "sen muhtar oğlu musun?" diye dalga geçiyorlardı.<br />

Fakat zamanla kabullendiler benim bu tutumumu, "Çirkef Fıçısı" bile istediğim zaman çıkarmaya<br />

başladı. Benim bu çıkışlarım başka sıkışanların da işine yarıyor, arkamdan genellikle onları da çıkarıyorlar.<br />

Ama benim istediğim bu değil. Esas amacım dayanışma bilincini ve ortak bir tavır geliştirmek.<br />

Bu konuda da örnek olmaya çalışırken bir seferinde sıkı bir sopa yiyorum. Arka taraftaki hücrelerden<br />

birinin tuvalete çıkabilmek için dakikalarca dil döktüğünü duyuyorum. O gece "Gençler" nöbetçi. Ben<br />

de vuruyorum kapıma. "Sarı" geliyor ne istediğimi sormaya. "Arkadaşı niye tuvalete çıkarmıyorsunuz?"<br />

diyorum. "Sana ne ulan" diyor, "başımıza şimdi bir de milletin avukatı mı kesildin?" Arkasından<br />

dalıyor içeri...<br />

Hücrelerde 2'şer kişilik 3 ekip görev yapıyor. Sırayla her gün bir ekip nöbete geliyor. Anladığım kadarıyla<br />

bu ekiplerdekiler, işkenceci güruhunun da ayaktakımı. Başlıca görevleri işkence seansları arasında<br />

insanları sürekli gergin tutmak, yıpratıp, "yumuşatmak". Her fırsatta ellerinden gelen pisliği<br />

yapıyorlar bu yüzden. İnsanlara eziyet etmek bu yaratıklar için sanki bir oyun ya da sigara alışkanlığı<br />

gibi bir şey. İçlerinde en gaddarı "Çirkef Fıçısı" dediğim. İnsanca bir davranış dışında yapmadığı ve<br />

yapamayacağı bir şey yok bu insan müsveddesinin. Diğerleri de nitelik olarak ondan çok farklı sayılmazlar.<br />

Örneğin bir "Ardeşenli" var. "Şahinler"in içinde "güvercin" rolü oynuyor. Aslında yoz bir<br />

lümpen. Sinsi ve üçkağıtçı. Diğerleri gibi önüne geleni ikide bir dövüp, sövmüyor belki ama, daha çok<br />

akrep gibi sokmayı yeğliyor. Özellikle tecrübesizlere veya işkenceden korktuğunu hissettiklerine yaklaşıyor<br />

"iyilik meleği" pozlarında. Onları iyice panikletmeye, demoralize etmeye çalışıyor. Bu numaralarını<br />

benim üzerimde de denedi. O'nunla ilk karşılaştığımız gece yine pelte gibi indirilmiştim yukarıdan.<br />

Biraz merak biraz da görevi icabı hemen damlıyor hücreme. Halimi yakından görünce üzülmüş<br />

pozları takınıyor. "Yukarıdaki namussuzların vicdansızlıklarına..." sövüp sayıyor(!). Ama aklısıra gözümü<br />

iyice korkutmak için, iki lafından biri "bu daha hiçbir şey..." oluyor. Sonraki gecelerde de "aileni<br />

de içeri aldılar galiba" ya da "karına tecavüz etmiş o... çocukları" gibisinden haber(!) veya bilgiler(!)<br />

getiriyor. Hepsi yalan halbuki. Amacı moralimi altüst etmek. O'nun bu sahte "dost" ve "delikanlı"<br />

görünümü, gözaltındakilerin birçoğunu aldatabiliyor. Kimileri "abi... abi..." diye yaltaklanıyor, bazıları<br />

işi iyice yüzsüzlüğe ve onursuzluğa vurup izmarit dileniyorlar. Sinirden kan beynime sıçrıyor böyle<br />

anlarda Ama birgün bu sahtekâr "abi", iyi bir kazık atıyor hepsine. Nöbetçi olduğu bir Pazar günü,<br />

isteyenlere kilosu 2 bin liradan baklava getireceğini duyuruyor. Sanki bir dost sofrasına davet edilmişler<br />

gibi millette bir sevinç, bir heyecan... O koşullarda daha çok psikolojik nedenlerle insanların ca-<br />

69

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!