01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Dünden beri bu pis ve ablak suratlı polis, kapıyı açıp açıp "senin yüzünden. Gebertmek lazım seni,<br />

ciğersiz" der, ağzına geleni söyleyip gider oldu. Şube'nin havasında bir tuhaflık var dünden beri. Nöbetçi<br />

polisler daha da azgınlaştılar. Gece Bahçelievler ve civarından, onlarca insan getirildi. Yukarıda<br />

yapılan işkenceler az görülmüştü anlaşılan. Hücrelere yerleştirilmeden önce, nöbetçi polisler meydan<br />

dayağı çekiyor, azgınca dövüyorlar. Sabaha dek acı ile bağıran insan sesleri duyuyoruz. Hem de<br />

yanıbaşımızda yürekleri delen sesler... Yan hücrenin kapısı açıldı. A.'yı dışarı çıkarıp bir süre sonra<br />

yeniden getirdiler. Olağanüstü bir şeyler var. Ama ne? Müthiş uykum geldi. Uyuyamıyorum.<br />

Kapı açıldığında yine "senin yüzünden..." diye başlayan nutuk gelecek sandım. Henüz öğle olmamıştı.<br />

Bu insanlıktan çıkıp iğrenç bir yaratığa dönüşmüş "görevli", eşyalarını topla ve çık dedi.<br />

Bu sabah nöbetçi polisin camdan çevrili odasına çağrılıp "ifade vermeme ve imzadan imtina etme<br />

tutanağı"nı önüme koyduklarında, "belki artık cezaevine gönderirler" diye geçirmiştim içimden...<br />

"Sahte kimlik ile yakalandığından bu yana 'sorulan sorulara cevap vermeyeceğim gibi N. olduğum<br />

yolundaki teşhis ve yüzleştirmeyi kabul etmiyorum' demesi üzerine tanzim edilen işbu ifade vermeme<br />

ve imzadan imtina tutanağı birlikte imza altına alındı. 23.3.1983" tutanağını okurken, imzalamam için<br />

getiren polis "Senin yüzünden neler oldu" demişti. "Ne oldu" diye sordum. Cevap vermedi. Ne olmuştu<br />

acaba? "Yoldaşlarıma bir şey mi oldu?" "Ama öyle olsa bu kadar kızgın olmazlar." "Sevinçli<br />

olmadıklarına göre bize zarar vermediler." "Peki, neden sürekli senin yüzünden demelerine rağmen<br />

bana bir şey yapmıyorlar?" "Belki yeni izler olsun istemiyorlar, ama isterlerse süreyi uzatabilirler."...<br />

Hücreye dönerken binbir soru geçiyor aklımdan. Bir aydır Şube'deyim. İlk bir hafta sürekli, 15-20<br />

gündür çeşitli aralarla yapılan işkence izleri geçmeye yüz tuttu. "Artık işim bitti galiba" diyorum,<br />

otururken karanlık hücrede.<br />

Toplayacak eşyam yok. Bir iki kazağı torbaya koyup çıktım. Diğer iki kız ve iki erkek arkadaş da çıkmışlar<br />

bekliyorlar. Fakat hiç olmadık biçimde polis kaynıyor ortalık. Öylesine kalabalıklar... Biri "hangisi"<br />

dedi. "İşte bu." Gösterilmemle birlikte yumruklar, tekmeler inmeye başladı vücuduma. Sıraya<br />

girmişlerdi. Yüzlerce yumruk iniyordu sanki sırtıma, aralıksız... Hücreden yukarıya çıkana dek<br />

durmaksızın vurdular. Yukarıda ayrı bir odaya aldılar. Yakalarında topluiğne ile tutturulmuş resimler<br />

var. "Sefaköy'deki evi söylemedin. Biliyordun değil mi? Konuşsaydın arkadaşlarımız ölmeyecekti"<br />

diyen bir yumruk sallıyor. Demek çatışma çıktı... Yoldaşlarım... Bir sızı çöküyor içime. Artık acı duymuyorum.<br />

Meydan dayağı polis otosuna dek sürüyor.<br />

Şimdi gözlerim bağlı değil, İstanbul tüm güzelliği ile gözlerimin önünde. İnsanları, doğayı, her şeyi ne<br />

çok özlemişim?.. Dışarıdakiler şimdi ne yapıyor acaba? Yine binbir soru gelip geçiyor aklımdan.<br />

Boğaz'ın eşsiz güzelliğine takılıyor gözlerim. Daha kimbilir kaç yıl göremeyeceğim, kollarımda zincir<br />

olmadan geçemeyeceğim köprünün üzerindeyiz işte. Şu an dışarıda olmayı ne çok istiyorum. Aklım<br />

hep yoldaşlarımda...<br />

Bir cehennemden çıkıp diğer cehenneme yol alıyoruz...<br />

Savcılık ve mahkemeden sonra Metris askeri cezaevine geldik. Bir meydan dayağı da burada yiyeceğimi<br />

düşünüyorum. 28 günlük açlık grevinden sonra fiziki işkencenin kaldırılıp insanca yaşam<br />

koşullarının az çok sağlanmış olduğunu tahmin edemezdim. Cezaevlerinin birer işkence yuvası olduğunu<br />

biliyorum. Metris'te devrimci onur savaşı verildiğini de duyuyordum dışarıda. Mücadelelerini<br />

desteklemek ve son açlık grevinin propaganda ve ajitasyonu için yoğun faaliyetlerimiz olmuştu.<br />

Kazandıklarını, koşullarının düzeldiğini biliyorum ama bu kazanımların boyutunu tahmin edemiyorum.<br />

Bir odaya alıyorlar beni. Masada albay oturuyor. Karşısındaki koltuklarda oturanlar da beni Şube'den<br />

getiren polisler. Önce sessizce süzdüler. "İşte bu konuşsaydı üç arkadaşımızı kaybetmeyecektik" dedi<br />

polisin biri. "Çatışmada iki kişi de sizden öldü. Şimdi arkadaşların koğuşta ağlıyorlar." Üzerimdeki<br />

etkisini ölçmek istercesine keyifle söylemişti bunu albay. Çok kötü olmuştum. Ama bunu hissettirmedim.<br />

Albayın keyifle gerilen dudakları sıkıldı. Sonradan bu konuşmayı arkadaşlarıma aktardığımda<br />

güldüler. "Gönlünden geçeni söylemiş. Saygı duruşunda bulunup, marşlar söyledik."<br />

195

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!