01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

cik yüreklerinde özel bir yer vermişler, bizleri kendilerine örnek seçmiş, büyüyünce bizler gibi olmaya<br />

and içmişler... Şimdi bu insanlara nasıl nankörlük ederdim? İşkenceci cellatların karşısında komünist<br />

onur ve kişiliğime en küçük bir halel bile getirecek olursam sonra nasıl bakardım onların yüzlerine?<br />

Hayır! Ne pahasına olursa olsun direnecek, alnıma en küçük bir leke bile sürmeyecektim! Bunun bedeli<br />

ölüm mü olurdu? Karşılığı çözülme ve ihanet olan bir "yaşamı" ben ne yapayım? Böylesine yaşamak<br />

mı denirdi? Yoğun acılara ve eziyetlere mi katlanmam gerekiyordu? "işkencenin acı ve yaraları<br />

eninde sonunda nasıl olsa geçer. Ama ihanetin utancı kolay kolay silinmez!" 12 Eylül'ün işkence tezgâhlarında<br />

unutulmaz bir direniş sergileyen iki yoldaşıma aitti bu söz. Şube'de bulundukları süre boyunca,<br />

çevrelerindeki insanlarda direnme ruhunu güçlendirmek için sloganlaştırmışlardı bu deyişi.<br />

Duyduğum acıların dayanılmaz bir hal aldığı anlarda bile onların bu özlü sözü çınladı hep kulaklarımda.<br />

Öte yandan kendi tatlı canını acılardan ve eziyet görmekten kurtarabilmek için yoldaşlarını ve<br />

kendisine yardımcı olan insanları ele vermeyi aklım bir türlü almıyordu. Hâlâ da almıyor zaten. Her<br />

şey bir yana, kendine dayanılmaz gelen acı çemberinin içine bir başkasını nasıl atabilir insan? O ana<br />

kadar kendileriyle yaşamı paylaştığı yoldaşlarını, onun için kendilerini tehlikeye atan insanları, eğer<br />

gerçekten sevmişse öperken bile incitmekten korktuğu yarini işkencecilerin eline nasıl teslim edebilir?<br />

Direnmeye direnecektim. Ama bunun biçimi nasıl olacaktı? Direniş hattımı hangi noktadan geçirecektim?<br />

İşkencede devrimci bir direnişin en alt sınırı nereden geçer? Çözülme nereden itibaren başlar?<br />

Ülkemizdeki devrimci çevreler içinde bile yanlış ve oportünist görüşlerin yaygın olduğu önemli bir<br />

sorundur bu.<br />

Kimi çevrelerde çözülme, yalnızca başkalarını ele vermekten ve daha ilerisine geçmekten ibaretmiş<br />

gibi görülür. Ama eksik, dolayısıyla da hatalı bir değerlendirmedir bu. Başkalarını yakalatmak, polisin<br />

bilmediği örgütsel sır ve eylemleri ifşa ederek yoldaşlarının yakalanmasına veya aranır duruma düşmesine<br />

neden olmak, insan, silah veya örgütsel belgelerin gizlendiği ya da devrimci faaliyetler için<br />

olanak sağlayan ev, sığınak, işyeri gibi yerleri göstermek şüphesiz ki çözülmenin en açık biçimleridir.<br />

Ama bunların dışında, elbette ki örgütsel konumuna, tecrübe ve bilinç düzeyine, yakalandığı koşullara<br />

bağlı olarak herkes ve her somut durum için mutlaklaştırılamazsa da, özellikle yönetici konumundaki<br />

bir militanın kendi örgütsel konumu ve katıldığı eylemlerle ilgili itiraflarda bulunması da bir çözülme<br />

değil midir? Devrime, örgüte ve devrimci faaliyetlere en küçük bir zarar, bunlara ilişkin olarak polise<br />

en küçük bir sır dahi vermemek!.. İşkencede devrimci bir tutumun özü ve esası, en özet ifadeyle, budur.<br />

Bir devrim savaşçısının kendi hukuki durumunu ağırlaştıracak, karşıdevrim güçlerinin onu aktif<br />

mücadeleden olabildiğince uzun yıllar uzak tutmasını kolaylaştıracak kendisiyle ilgili itiraflarda bulunması,<br />

hakkındaki suçlamaları kabullenmesi de örgüte ve devrime verilen bir zarar sayılmaz mı?<br />

Kendisi veya başkalarının şahsında örgüte ve devrime herhangi bir zarar vermedikten sonra ifade verip-vermemek,<br />

gerçek kimliğini dahi kabullenmemek veya işkence sırasında bağırıp-bağırmamak, ...<br />

Bir bakıma birer biçim sorunudur artık. Yalnız bu konuda biçimin de öz kadar değeri ve önemi vardır,<br />

o ayrı.<br />

İşkencede devrimci direnişin özü konusunda olduğu gibi bunun biçimi konusunda da soylu geleneklerimiz,<br />

daha önce yakalanan yoldaşlarımın yarattığı yiğitlik örnekleri vardı yine önümde. Bunlar bana<br />

yol gösteren, gücüme güç katan esin kaynağımdı. Üzerimde sahte kimlikle yakalandığıma göre, birçok<br />

yoldaşım gibi ben de işkencecilerin karşısında gerçek kimliğimi kabullenmeyecektim! Ne denli acı<br />

duyarsam duyayım asla bağırmayacaktım! Tek satır bile ifade vermeyecek, işkencecilerin hazırlayacağı<br />

hiçbir arama veya yüzleştirme tutanağını imzalamayacaktım!.. Bunların yanı sıra hiçbir zaafımı o<br />

canilere belli etmeyecek, yapılacak sigara, çay veya benzeri hiçbir ikramı kabullenmeyecek, hele onlardan<br />

böyle şeyler dilenmek gibi bir küçüklüğe asla düşmeyecektim!.. Karşılaşacağım insanlara her<br />

fırsatta elimden geldiğince güç ve moral vermeye çalışmayı temel görevlerim arasında görüyordum.<br />

İşkence, dayak veya hakaret korkusuyla komünist olduğumu saklamaya kalkışmamak; özellikle de<br />

gözaltında bulunan başka insanların önünde devrimci ideallerimiz ve değerlerimize yönelik saldırılar<br />

karşısında, bedeli ne olursa olsun suskun ve seyirci kalmamak yine bu temel görevlerim arasındaydı.<br />

Yalnız bunu yaparken işkencecilerle siyasi konularda öyle uzun boylu tartışmalara girmeyi, hele hele<br />

sohbetlerde bulunmayı hiç mi hiç düşünmüyordum. Herşeyden önce karşımdakiler devrim davasına<br />

kazanılabilecek veya en azından tarafsızlaştırılması gereken unsurlar değillerdi ki... Benim gibi onlar<br />

57

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!