Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İŞKENCEDE DİRENİŞ ÜZERİNE BAZI KISA DERSLER<br />
"Bilesiniz ki boyun eğemem ben, Çünkü boyun eğiş bir kader sözcüğü. Oysa insan tutsaklığının<br />
ölüm mühürü sallanmaktadır tacının üzerinde, Sicilyalı'nın kılıcı gibi. O bunu kabul edecek<br />
mi? Yoksa ben mi teslim olacağım? Ben teslim olmayacağım."<br />
SHELLEY /Bağlarından Kurtulmuş Prometheus'tan<br />
Son on yılda dış ve iç kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan biri işkenceydi, halen de –kısmen<br />
azalmış da olsa– öyledir. İşkenceden ölümler, kayıplar, fiziksel ve psikolojik eziyet yöntemleri, işkenceye<br />
karşı önlemler ve suçluların cezalandırılması üzerine az şey yazılmadı. Gerçi bu çabalar yetersiz<br />
kaldılar ve çoğu kez çarpık biçimlere büründüler, ama devrimciler ve halk üzerinde uygulanan şiddetin<br />
en iğrenç, en küstah biçimlerinden biri olan işkenceye karşı mücadelede de belli bir rol oynayabildiler.<br />
İşkencenin teşhirinin her zaman gerekli bir görev olduğuna bir diyeceğimiz yok elbette. Hatta bu yöndeki<br />
çabalara tutarlılık, süreklilik ve genişlik kazandırmak gibi bir görev de var önümüzde. Ama<br />
işkencenin mahkum edilmesinde ya da işkencecinin yenilmesinde yeterli midir bu? İşkenceye karşı<br />
öfke uyandırmak, yaygın bir muhalefet geliştirmek ve onun düzenle bağlantılarını ortaya çıkarmak ne<br />
kadar gerekli olursa olsun, bu, onun yenilebileceğini göstermeye ve işkence kurbanlarına kendine güven<br />
duygusu aşılamaya yetmez. İşkenceyi mahkum edip lanetleyen onca kitap, makale veya panelde<br />
asıl eksik olan da budur işte.<br />
İşkenceye karşı mücadelenin ateş hattındaki bu en önemli konusu, liberal ve revizyonist söylemin burjuva<br />
hümanist gözyaşları arasında hep boğuntuya getirilmiş, ihmal edilmiştir. Bununla kastettiğimiz<br />
gözünü kırpmadan yüzlerce devrimcinin uğruna can verdiği, binlercesinin sakat kaldığı ya da<br />
ömürlerinden çok şey kaybettiği işkencede direniş cephesidir. Bu öyle bir cephedir ki, kalemle ya da<br />
sözle değil dişle ve tırnakla, hariçten konuşarak ya da yazarak değil kalenin içinde bizzat savaşılarak,<br />
kanla ve ölümle yaratılmıştır ve o, ne tarihin karanlıklarına terketmeye, ne de belleklerden silmeye<br />
gelir.<br />
Sonuç olarak, sorun, işkenceyi teşhir etmek, onu hafifletmek ve suçluları cezalandırmak olamaz sadece.<br />
Çünkü zaten kapitalizm koşulları altında, hele Türkiye gibi siyasi özgürlüklerin işlemediği bir<br />
ülkede, işkenceyi tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ama buna karşılık, işkenceci bugünkü<br />
koşullarda da yenilebilir, işkencenin bütün fonksiyonları şu ya da bu ölçüde işlemez hale<br />
getirilebilir. Tabii eğer işkencede direnilirse, geniş ve sağlam bir direniş cephesi yaratılabilirse.<br />
İşte bu yazı, işkenceye karşı mücadelede çoğunlukla ihmal edilen bu yön üzerindeki yaklaşımımızı<br />
konu almaktadır.<br />
I<br />
Egemen sınıfların, işkenceye, bir itiraf ettirme, caydırma ve yola getirme yöntemi olarak hukuksal bir<br />
biçim verip, onu yasallaştırdıkları dönemler olmamış değildir. Ancak sınıf mücadelesi gelişip halkın<br />
tepkisi büyüdükçe, çıplak zor yoluyla boyun eğdirmenin bu yöntemi, artık açıktan savunulamaz hale<br />
gelmiştir. Böyle olunca, sürekli ve sistemli olarak yine uygulanmış; ama açıkça savunulmadan, tartı bir<br />
ikiyüzlülükle yasalara yasaklayıcı hükümler de konarak. Toplumdan yükselen işkence iddialarına gelince<br />
bunlar ya duymazdan gelinmiş, ya da inkâr edilmiştir. Ancak gizlenemez hale gelindiğinde kabul<br />
edilmiştir ki, o da "münferit olaylar" sayılmak veya birkaç fanatiğin –hatta akıl hastasının– marifeti<br />
olarak gösterilmek kaydıyla. Böylelikle, işkence, devlet cihazının fonksiyonlarından yalıtılmakla<br />
kalınmayıp, güvenlik güçleri içindeki tek tek kişilerin davranışlarına ve sağlıksız güdülerine indirgenmiş,<br />
arızi bir görünüme büründürülmüştür.<br />
Psiko-tarihin söylemiyle konuşmaya meraklı liberal aydınların ve bazı sözde devrimcilerin görüşleri<br />
de, daha inceltilmiş ve daha dolaylı olsalar bile, bundan pek farklı sayılmazlar. Bunlara göre, işkence,<br />
8