01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

delikten geçirdikleri zincirin her iki ucuna da birer kelepçe takmışlardı. Zincirin öbür ucundaki arkadaş,<br />

polislerin azalmasını fırsat bilerek, ağzını zincir deliğine yapıştırıp yavaş sesle kim olduğumu<br />

sordu.<br />

... İsmim Yakup Bıyık. TİKB üyesi olduğum iddiası ile yakaladılar. Sen kimsin? dedim. İlk zamanlar,<br />

polisin tuzağı olabilir belki diye çok dikkatli, ölçülü konuşuyordum.<br />

O, cezaevinden getirilmiş, Partizan taraftarı imiş. (İsmini söylemişti ama şimdi hatırlamıyorum)<br />

– Ben cezaevinde TİKB davalarında yargılanan arkadaşlardan bazılarını tanıyorum. Çok iyi, militan<br />

arkadaşlar. Onlarla çok iyi arkadaşız. Senin durumun nasıl, dedi.<br />

Ben de moralimin çok yüksek olduğunu, vs. anlattım. Çok önemli bir karşılaşmadan üstün olarak ayrılmıştım.<br />

Yenilerine de hazırdım... Moralim gerçekten çok yüksekti. Coşku içindeydim.<br />

ÖLDÜĞÜMÜ DUYUYORUM, SEVİNİYORUM<br />

İkinci gün komiser Mehmet beni büro şeklinde döşenmiş odaya götürdü. Koltuğa oturdum. "Arkadaşça(!),<br />

delikanlıca sohbet" etmek istiyormuş! Diğer polisler çıkıp da odada ikimiz kalınca:<br />

– Ben delikanlı, harbi adamım. Sizden korkmuyorum. Zaten sen buradan sağ çıkmayacaksın, diyerek<br />

gözbağımı çıkardı. Ayrıca yakalanışım sırasında gördüğüm için, suratını gizlemesi gereksizdi. Komiser<br />

Mehmet uzun boylu, atletik yapılı, esmer, Kürt tipli birisiydi. Suratında siyah bir ben vardı.<br />

Önce sigara (marlbora), çay "ikram" etmek istedi. Ben reddettim. Ben reddettikçe o da ısrarla kabul<br />

ettirmeye çalışıyordu.<br />

– Ben faşistim, işkenceciyim diye kabul etmiyorsun değil mi? :<br />

– Evet.<br />

– O zaman parasını kendi parandan ödeyelim, bir çay iç.<br />

Yine itirazlarım devam etti. Ama o beni dinlemeyip çaycıyı çağırdı, iki demli çay istedi. Benim yüzük,<br />

saat ve paramın bulunduğu zarftan biraz para çıkardı, çaycıya verdi. Garip bir durumdu. Kontrpiyede<br />

kalmıştım. İçmek mi doğruydu, içmemek mi? Çayı önüme koydular. Tereddüt içerisinde içmeye başladım.<br />

Bu kadar ısrar etmesinin nedenini çözememiştim. Belki de kafamda kendisine ilişkin, "mert adam",<br />

dediğini yapan adam imajı yaratmak istiyordu. Çünkü ilk günden itibaren bana sürekli olarak, kendilerine<br />

istedikleri ifadeyi vermezsem beni öldüreceklerini söyledi. Bu sözünün blöf olmadığına beni<br />

inandırmalıydı! Hatta konuşmalarından birinde Taner Arda ve üç arkadaşını da kendisinin vurduğunu<br />

söylemişti.<br />

Çayları içerken akraba çevresinde de solcular, devrimciler olduğunu, içlerinden birisinin 12 Eylül'e<br />

kadar militanlık yaptığını, ama şimdi altına bir Mercedes çekip bu işleri bıraktığını vs. anlattı. Sonra<br />

da:<br />

– Artık yenildiniz, her şey bitti. Osman Yaşar'ı öldürdük. Fatih'i yakaladık. Kenan Güngör'ü, yakaladık.<br />

Ali vuruldu. Dün de Boğaz'da bir evde silahlı çatışma çıktı, Sezai Ekinci'yi vurduk, öldü. 3-5 kişi<br />

dışında tüm kafa adamlarınızın işini bitirdik. Neyiniz kaldı? Daha neye güveniyorsunuz? Koruyacak<br />

ne kaldı ki? Kendini boş yere ezdiriyorsun.<br />

İstersen sen de rahat bir hayata kavuşabilirsin. Sana her olanağı sağlarız. Ama istediğimiz bilgileri<br />

vermezsen seni vururuz. Çatışma çıktı, öldü deriz. Biz direkt MGK'ya bağlı çalışıyoruz. Ondan emir<br />

111

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!