01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

aşladım. Midem bomboş, safra ve su çıkıyor. İşkenceci hırsını alıp gidiyor.<br />

O güne kadar saldırganlığı kimseye bırakmayan, yanıma gelip doğrulmama yardım ediyor. "Madem<br />

konuşmuyorsun sus, hiçbir şey söyleme. Böyle konuştukça onları tahrik ediyor, daha çok dayak yiyorsun".<br />

İŞKENCECİLER...<br />

Sistemin yarattığı dejenerasyonun en belirgin bir şekilde görüldüğü kesimlerden birini oluştururlar.<br />

Lümpenlerden farkları yetkiye, yasal dayanaklara sahip olmalarıdır. "Devlet"tirler. Bu gücü her yerde<br />

göstermekten, olur olmaz kullanmaktan zevk alırlar. Yapacaklarını yapar, sonra kitabına uydururlar. Ya<br />

da kitabı ona uydururlar. Düşünme şekilleri basittir. Anti-komünizm ile yoğrulmuşlardır. Bu, bilgiye<br />

dayalı bir düşmanlık değildir. Bencil, yoz yaşam tarzlarının anti-tezi gibidir komünizm. Daha çok<br />

sezgileriyle bunun farkındadırlar. Zevkleri de basittir. Seks düşkünüdürler, ya da öyle görünürler.<br />

Kadınları aşağılarlar, onların gözünde kadın sadece bir metadır. Ve kendilerini kanıtlama aracı. Arabayı<br />

kaldırıma yapışık gibi sürer, kadınlara yiyecekmişçesine bakıp, laf atarlar. Başlıca konuşma konuları<br />

budur. Maç hastasıdırlar. –Pazar günleri hemen hiç işkence olmaz bundan dolayı– Kişilikleri gelişmemiştir,<br />

komplekslidirler. Toplumda hiçbir saygınlıklarının olmadığını bilirler. Dıştalanmış olmanın<br />

hıncı onları daha saldırgan kılmıştır. Ellerine düşene acımazlar. Örneğin, önlerindeki bir araba zamanında<br />

yolu açmadı mı, bunu kendilerine büyük bir hakaret gibi görür, hışımla inip o arabanın şoförünü<br />

döverler. Her vesileyle kendilerini kanıtlamaya, üstünlüklerini göstermeye çalışırlar. Kendi aralarında<br />

da ilkel bir rekabet, sürekli bir çekişme vardır. Benmerkezciliklerinin bir diğer tezahür ediş biçimi de<br />

lümpenlere özgü, harbi delikanlılık, kıyakçılıktır. İşkencede direnenlerle özel bir diyalog geliştirmekten<br />

hoşlanırlar. Ufak tefek yardımlar yapmaya başlar, saldırgan işkenceci tiplere küfrederler. Bu<br />

tavırlarında içgüdüsel bir devrim korkusu daha çok da kişilik kanıtlama, manevi tatmin ve kendilerini<br />

olumlama gibi düşünce ve duygular etkendir. Kendilerini gösterme tutkusu giyim kuşamlarına da<br />

yansımıştır. Takım elbise giymeyi, pahalı kravat, losyon ve aksesuarlar kullanmayı severler.<br />

Günlük yaşantıları avanta ve rüşvet üzerine kuruludur. Kişi ve kuruluşların açıklarını bilir, bundan<br />

yararlanırlar. Açığı olmayanlar da bir işimiz düşer ya da bir gün ellerine düşeriz diye düşünür. İçki<br />

hatta esrar kullanımı yaygındır. Gece baskınlarına gitmeden önce içip gelirler. İçki, onları bunalım<br />

girdabından koruyan bir araçtır.<br />

Genellikle öğretim düzeyleri düşüktür. Daha fazla okuma olanağı ve başka iş bulunmayan, daha çok<br />

da kapalı toplum yapısının egemen olduğu yörelerden gelmiştir önemlice bir kesimi. İşsizliğin<br />

yaygınlaşmasıyla bu taban genişledi. Polisin yetkinleştirilmesi yönündeki çabalarla eğitim düzeyi<br />

yükseltildi; polis enstitülerinde ideolojik olarak anti-komünizm ile donatılmış, Amerikan ihracı<br />

işkence tekniklerinin öğretildiği uzmanlar yetiştirilmeye başlandı. Bu tipler daha hırslı ve daha zekidirler.<br />

Marksizm-Leninizm'i, devrimci düşünceyi, ilgilendikleri örgütün çizgisini kavramaya<br />

çalışırlar. Fakat bu şematik ve şeklidir. Bilimsel kavrayış ve çözümlemelerden uzaktır. ML'in ruhuna<br />

nüfuz edemezler, zaten bu olanaksızdır. Bu boşluğu hainler aracılığıyla gidermeye çalışsalar da fazla<br />

bir yol alabildikleri ve alabilecekleri söylenemez.<br />

Ülkemizde işkenceci bulmak ve yetiştirmek zor değildir. Faşistler ve sadist, hastalıklı tipler doğal<br />

kadro potansiyelini oluşturmaktadır. Baskıcı ve feodal toplum gelenekleri, işkenceciliğin kültürel<br />

temelini ve potansiyel elemanlarını yaratmaktadır. Küfür, aşağılama, her türlü eziyet ve dayak karakollarda<br />

–ve askerlikte hatta toplumsal yaşamın birçok alanında– sıradan bir olaydır, tüm polislerce<br />

uygulanır. Uzmanlaşmış işkencecilik ise, tüm insani değerlerden arınmayı, bilinçli karşıdevrimci, sadist,<br />

hastalıklı kişilikleri gerektirir. İşkencede direnen insan nasıl insani bir yetkinleşmeyi, anlaşmayı<br />

temsil ediyorsa, işkenceci de insanlık dışılık yönünde bir gelişmeyi, alçalmayı temsil eder. Bunu tolere<br />

edebilmek için bir ölçüde de olsa, işkenceciyi eyleminden uzaklaştırmaya, eylemini robot faaliyeti<br />

düzeyine indirmeye çalışırlar, işkence merkezlerindeki eğitim sistemleri, ABD emperyalizminin antigerilla<br />

deniz piyade eğitimleri bu temeldedir. Bu robotlaştırılmış faaliyet, ilkel bir anti-komünizm,<br />

görevin kutsallığı, disiplin, sembollere bağlılık ve bazı ayrıcalıklarla desteklenir. İşkencecilerin "olağan"<br />

görünmelerinin ve "olağan" bir yaşantı kurabilmelerinin "sırrı" buradadır. Fakat perdeyi biraz<br />

aralayınca yaygın şizofreni ve intiharları görebilirsiniz. Devrimin ayak seslerini duymaya başladıkları<br />

48

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!