Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
yavaş yavaş çek" diyor, fısıldarcasına bir ses. Çekiyorum; iki ucundan zincirin halkalarına takılmış,<br />
kağıt mendille sarılı, reçele batırılmış iki lokma ekmek... Üzerleri biraz kireçlenmiş, ama olsun!..<br />
Aralıklarla birkaç kez yineleniyor bu. Yasağın delinmesi, seti bir noktasından olsun yıkmak, bir soluk<br />
özgürlük, senin gibi düşünen, senin gibi soluk alan, direnen birilerinin orada var olduğunu bilmek,<br />
direncine direnç katıyor. "Servis birinci sınıftı, sağol." Az sonra çağırıyor yeniden. "Su ister misin?"<br />
"Nasıl, nasıl göndereceksin" Bir kablo parçası uzanıyor. İncecik bir serinlik akıyor boğazıma. Odadaki<br />
atıl telefon kablosundan bir parça koparmış, ilk gün bulunduğum odaya getirildiğini, kendisiyle konuşup<br />
ekmek uzattığımı anlatıyor. Hiç hatırlamıyorum.<br />
Daha sonraki bir gün hücreye birlikte indiriliyoruz Necdet'le. Uzun sohbetlerimiz oluyor. Çok eskilere<br />
dayanan sağlam bir dostluk bizimkisi. İlk kez orada karşılaşmıştık, bu doğru. Fakat başka başka yerlerden<br />
yıllar önce aynı güzel geleceği, sosyalizmin dünyasını kurmak için yola çıkmıştık. Dokumuz birdi,<br />
devrim isteğimiz, karşıdevrimcilere karşı kinimiz. Askerliğini deniz komandosu olarak yaptığını, soğuk<br />
demirci olarak çalıştığını, yeğenlerini nasıl sevdiğini, onların altlarını değiştirip, gezdirmelerini<br />
anlatıyor. Annesi, babası, kızkardeşi, eniştesi her gün Gayrettepe'ye geliyor... Bir yolunu bulup haber<br />
gönderiyorlar. "Yanımda yirmi bin liradan fazla para var, senin gelip gidenin yok" diyerek yiyecek<br />
bedelini ödemekte ısrar ediyor. Üzerindeki paltoyu da benim altıma seriyor. "Rüyamda," diyor "balığa<br />
çıkmışız, nehir kıyısında sen uyuyordun. Balıkları pişirdim, uyandırdım". Bir yoldaşın yılan balıklarını<br />
nasıl yakaladığını anlatıyorum. Balıkların oltaya vurduğunu anlamak için misinaya bağladığı çubukların<br />
üzerine zil takarmış.<br />
Yüreği sevgiyle dolu, halk düşmanlarına karşı ise bir şahin. Sorguda "tık" demiyordu. Sadece ayaklarına<br />
inen sopaların sesini duyuyordum yan odadan. Polisin bazı askeri eylemlere katıldığı yönünde<br />
kuşkusu vardı. Bunu kanıtlayabilecekleri bilgilerden ise yoksundular. Savcılıktan salıverildikten kısa<br />
süre sonra polis tarafından öldürüldü.<br />
Necdet, TİKKO'nun '81'deki askeri hücresinin üyesiydi.<br />
HÜCRELER PASIN DEMİRİ YEMESİ GİBİ İNSANI ERİTSİN<br />
İSTENMİŞTİR<br />
Yakalanışımın 40. günü. Bugün gerçekten hücreye indirildim. Bunu beklemiyordum. Daha önce bir<br />
gün "haydi aşağıya gidiyorsun" demişler, hücrelerin bulunduğu kısma indirip kayda geçtikten sonra<br />
tekrar yukarı çıkartıp eski yerime kelepçelemişlerdi. Galiba işkence bitiyor gibi bir hayale kapılmamdı<br />
istedikleri. Hücre üzerime kapanıncaya kadar yine aynı şey olacak diye bekliyordum.<br />
Hücreler, insan boyundan az uzun ve yan yana iki insanın sığabileceği genişlikte. Her birinde 5-8 kişi<br />
bulunuyor. Tüm hücreler tıka basa dolu. Hücrelerde 250 belki 300 kişi var.<br />
Yanımda Necdet var. Yine Partizan taraftarı olarak sorgulanan bir işçi. ÇS'dan bir arkadaş. Son ikisi<br />
Şube'ye getirileli birkaç gün oldu, direniyorlar. DS'dan birisi var. Sonraki günlerde başka gelenler de<br />
oldu. Direnen dört kişi hep birlikte aşağıya indirildik, birlikte olduğumuz için de sevinçliyiz. Sadece<br />
ÇS'dan olan arkadaşı gün gün yukarı alıyorlar. Dönüp geldiğinde yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Aslında<br />
pek bir şey yapamıyoruz, ilacımız yok. Ayaklarına, başına su ile kompres yapıyoruz. "Daha ne<br />
kadar sürecek?" gibi sorular soruyor. Zorlanıyor, güç ve moral vermeye çalışıyoruz. "Sık dişini, en<br />
fazla birkaç gün daha... Çözemeyeceklerini anlayıp işkencenin dozajını düşürürler ya da hepten vazgeçerler..."<br />
Partizan ile ilgili sorgulanan diğer arkadaş Yugoslav göçmeni. Boşnak olduğunu öğrenince "satranç<br />
biliyor musun?" diyorum. Bir fabrika işgali sırasında Boşnak işçiler satranç getirip oynamaya<br />
başladıklarında şaşırmıştım. Oldukça seri, bizim köylerdeki domino ve tavlacılar gibi ağızlarıyla da<br />
oynuyorlardı. Bir parti de ben oynayıp kazanınca aramızda bir yakınlık oluşmuştu.<br />
Boşnak işçiler göçmen olduklarından işlerini kaybetme korkusu fazladır. Nispeten vasıflı işçi konumunda<br />
olmaları ve iş disiplinlerinin daha yüksek oluşu nedenleriyle de göreli olarak durumları daha<br />
iyidir. Bundan dolayı eylemlere katılımda daha tedirgin ve dikkatlidirler. Sözünü ettiğim direnişte de<br />
51