Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
– Benden günah gitti. Sen bilirsin.<br />
Beni işkencecilerin eline teslim ediyor. Kapıyı açıyor ve polisler doluşuyorlar odaya. Hain onların<br />
önünde anlatıyor... Anlatıyor... Önüme bir yüzleştirme tutanağı uzatıyorlar. Hainin anlattıkları daktilo<br />
edilmiş, "imzalamam" diyorum. "Tamam, imzalama ama 'imzalamam' diye yaz". Kağıdın altına<br />
"imzalamıyorum, Nurgül Öderoldu" diye yazıyorum. "Götürün" diyor işkencecinin biri.<br />
* * *<br />
"Biz her şeyi biliyoruz. Sen sadece adını söyle" diye başlayan, yeni bir işkence seansı. Hepsinin ağzı<br />
leş gibi de içki kokuyor. Falakadan sonra askıya alıp elektrik veriyorlar. Askı İsa'nın çarmıha gerilişine<br />
benziyor. Ama ayaklarım boşlukta sallanıyor. Kolları sıkıca çubuklara sarıyorlar. Elektrik veriyorlar<br />
her yerime. Kabloları dudaklarımda, kulaklarımda gezdiriyorlar. Bunları yapanlar nedir acaba diye<br />
düşünüyorum. Katil mi? Deli mi, sadist mi?.. Tek başına biri olamaz. Şüphesiz hepsinden var. Ama her<br />
şeyden önce, faşizmin ürünü insanlıktan çıkmış yaratıklar bunlar. Asıl olan da bu.<br />
Biraz "dinlenmem" lazım! Biri "bekleme" salonuna götürüyor. Yüzüm duvara dönük ellerimi yukarıda<br />
duvara yaslanmış bir şekilde tutmamı istiyor. Aradan kısa bir zaman geçiyor. Başka biri gelip indiriyor<br />
kollarımı. Çok sürmüyor bu. Önceki gelip kollarımı duvara yaslıyor yine. Birbirlerinden habersizmiş<br />
gibi boyuna gelip gidiyorlar. Her gelen bir tokat patlatıyor. "Niye indirdin?"... "Ben sana kolların aşağıda<br />
kalacak demedim mi?"... Ne kadar devam etti böyle bilmiyorum. Biri indirdi biri kaldırdı kollarımı.<br />
Bu oyunu daha ne kadar sürdüreceklerini bilmiyorum... Ayakta saatler süren bir bekleyiş... Her<br />
yanım ağrıyor. Etlerim vücudumdan ayrılıyormuşçasına sızlıyor. Ayakta duramayacak haldeyim. Ama<br />
düşmemek için kendimi zorluyorum. Nihayet biri "otur" diyor.<br />
Davranışımın muhasebesini yapıyorum kendi içimde. Bu ana dek niye bekledim sanki ayakta? Üstelik<br />
düşmemeye de çalıştım. Onlara, bunu ispat etmek gibi bir kaygıya neden gerek duyuyorum?<br />
Yaptıklarının bir oyun olduğunu bile bile niye kabulleniyorum? Ne kollarımı duvara yaslamalı ne de<br />
indirmeliydim; "istediğiniz şeyi yapmayacağım" demeliydim baştan. Yeniden falakaya alırlardı belki...<br />
Ne farkeder peki? Az ya da çok, zaten günün her saati işkence değil miydi? Baştan bu zemini kabul<br />
etmemeliydim. Kendi kendime son derece kızıyorum içimden. Sonra biraz önceki yüzleştirme tutanağı.<br />
Niye hiç olmazsa imzalamadığımı yazmamı istediler? Bunu kabullendiklerine göre demek ki<br />
kendilerince bir yararı var. Tabii... Ellerinde yüzleştirdiklerine dair bir belge şimdi. Pişmanlık kaplıyor<br />
benliğimi. Keşke imzalamıyorum diye yazmasaydım.<br />
İlk günler böyle geçti gitti. Meydan dayağı, elektrik, falaka, askı... Konuşma, "dinlenme"... falaka,<br />
elektrik...<br />
Bazen kuduruyorlar sanki. "Bu, ifade de imzalamayacak" diye öfkeyle kalkıyorlar yerlerinden. Oysa<br />
ifade faslı için daha erken...<br />
O çok övündükleri yöntemler de kâr etmedikçe, öfke, kin ve kudurganlıkla saldırıyorlar. Sinirden,<br />
çaresizlikten kıvranıyorlar. "Fatih'in piçleri" deyip, meydan dayağına başlıyorlar.<br />
Fatih yoldaşımızın adı sır vermemekle, sahte kimlikte direnmekle, ifade dahi imzalamamakla eşdeğer.<br />
Aylar süren işkence tezgahlarında, Adana-Ankara-İstanbul Şube'leri turunda ona gerçek adını bile kabul<br />
ettiremediler. "Fatih'in piçleri" deyimini bundan hareketle kullanıyorlar. Bunu örgütümüzün kazandığı<br />
bir onur nişanı olarak kabul ediyorum. Bundan gurur duyuyorum.<br />
Yoldaşlarımızın polis Şube'lerinde yarattıkları destanlar bize avantaj sağlıyor. İşkencehanelerden geçen<br />
onlarca yoldaşımız konuşmaz, sır vermez özelliğimizi polisin gözünün içine soktular. Kanları, canları<br />
pahasına... Başeğmez tutumlarıyla... Gelenekselleşen direniş destanlarıyla... İşkenceciler tecrübeleriyle<br />
anlıyorlar bir devrimcinin beynine hükmedemeyeceklerini, onu hiçbir gücün çözemeyeceğini.<br />
Direnmek, siyasetinin ve ideolojinin doğruluğuna duyduğun sarsılmaz inancın ifadesi, olması gereken<br />
189