Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Bu çığlıklara aldırmadan şaşkınlıkla kan içici yarasa sürüsüne bakıyordum. İnsan şeklinde olan bu<br />
psikopat yarasaların bu kadar sadist ve aşağılık olmalarına şaşmıştım.<br />
– Bağlamayın! Bırakın baksın!<br />
Gözlerimi bağlamadılar. Artık işkence sırasında gözlerim bağlanmıyordu. İşkence yapılırken ben de<br />
işkencecileri izliyordum. Bu işi bir oduncu gibi yapıyorlardı. Oduncu bir balta darbesiyle odunun<br />
parçalanacağını düşünür. Ama odun parçalanmazsa daha hızlı bir darbe vurur. Duygusuzdur. Birinci<br />
darbede parçalanmazsa, zaman aldığı için ikinci darbeyi hırsla vurur. İşkenceciler de aynı duygusuz,<br />
katı ve hayvani bir iştahla işkence yapıyorlardı. Tabii ne işkenceciler oduncu, ne de ben ağaçtım. İnsanın<br />
direnme gücü tüm diğer canlı ve cansız varlıklardan farklıdır. İnsanın direnme gücü sonsuzdur.<br />
Yani yaşadığı sürece direnme gücü vardır. Yaşamayan bir insanın çözülmesi söz konusu olamayacağından,<br />
o noktadan sonra işkenceci tüm başarı şansını yitirmiştir!<br />
Başarı, gerekirse ölerek, ölümü yenenindir.<br />
Sarı tenli, kumral saçlı, çakır gözlü psikopat, uyuşturucu düşkünü işkenceci işini zevkle yapıyordu.<br />
Askıda iken yine falaka çekiyordu. Ama istediğini elde edemeyecekti. Bu, işkenceden vazgeçeceği<br />
yerde onu azgınlaştırmıştı. Falaka sopasıyla yavaş yavaş ayak başparmak tırnaklarıma vurmaya başladı.<br />
Vurma işini öylesine ustalıkla yapıyordu ki, tırnak hemen kopmuyor tüm vücudumu ince bir sızı<br />
sarıyordu. Parmaklarımı kıvırma ve kaçırmalarım da işe yaramamıştı. Tırnaklar yerlerinden sökülünce<br />
acı da azalmıştı.<br />
Sonradan uygun fırsatı yakaladığımda bir-iki yumruk attım. Ancak bunlar çok güçsüz yumruklardı. Bu<br />
işkenceci celladı çileden çıkardı... İşkence yapıldığı sürece hep aynı azgınlıkla saldırdı. Yenilgiyi<br />
kabullendikten sonra bir daha bana hiç yaklaşmadı. Gözaltında bulunanlardan tanıyanlar vardı. Adının<br />
Yunus olduğunu, esnaftan haraç aldığını, esrar kullandığını söylemişlerdi.<br />
LÜKS<br />
Günler hızla geçiyordu. Birinci günden itibaren dışarıda kalan yoldaşları düşünüyordum. İlk birkaç<br />
gün başıma nelerin geldiğini bilemeyeceklerini, sonra anlayacaklarını, tepkilerinin ne olacağını, kimin<br />
ne diyeceğini düşünüyor ve yakalanmamıza üzülüyordum. Kendimi koruyamamış, hiçbir önlem almadan<br />
paldır küldür ihanet ağına düşmüştüm. Ne zaman çıkacağımı kestiremiyordum. Suçlanmamı<br />
gerektiren bir şey yoktu, ama sıkıyönetim mahkemelerinin ceza vermesi için devrimci olmam yeterli<br />
nedeni oluşturuyordu. Ah-vahla durumum düzelmeyecekti. Yakınmayı, boş düşünmeyi bırakmalıydım.<br />
İşkence sonraları konulduğum hücrede de rahat edemiyordum. Bir hafta olmuştu... Bir kişi daha vardı.<br />
Din propagandası yaptığı gerekçesiyle getirilmiş. Hâlâ oturmam yasaktı. Gözaltına alındığımdan beri<br />
sudan başka ağzıma bir şey koymamıştım. İşkence ile birleşen açlık beni müthiş halsizleştirmişti. Başıma<br />
konulan bekçi: "Ellerin mazgalda olsun, göreyim" deyip hücrenin önünden ayrıldı. Hücre arkadaşıma<br />
işkence ve açlık nedeniyle çok bitkin olduğumu, iki kişinin oturmasının olanaksız olduğu hücrede<br />
ellerini mazgala koymasını, böylece bir süre dinlenip kestirmek istediğimi söyledim. Yanında 5-6<br />
litrelik bir bidon dolusu süt vardı. Bir maşrapa doldurup verdi. Midem sütü kabul etmedi, çıkardım...<br />
Ama hücre arkadaşım ellerini mazgala koyduğu için yaklaşık 20 dakika kadar lüks bir otelde yatmışım<br />
gibi dinlenmiştim. Bu lüks yaşantım fazla uzun sürmedi. Neden buraya koyduklarına bir anlam<br />
veremedim. Ancak niçin çıkardıklarını biliyordum; "sorgu"ya...<br />
Havasız, rutubetli, fırın gibi sıcak ve daracık hücrede rahat ettiğimi söylemem birçoklarına inanılmaz<br />
gelebilir. Adana cezaevinin ölüm hücrelerinde yatanların ne dediğimi anlayabileceklerine inanıyorum.<br />
Olağanüstü koşullarda, olağan bir yaşam sürdürüyorduk. Hepimiz de neşeliydik. Türküler söylüyor,<br />
oyunlar buluyor, en basit fıkralara bile katıla katıla gülüyorduk!..<br />
Direnmenin verdiği gücü başka kim verebilir? En güçlü doping ilaçları, en lüks yiyecekler, hiçbiri<br />
direnme onurunun verdiği gücü veremez. En kötü koşullarda beni ayakta tutan direnme gücü oldu. Bir<br />
226