01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

eyleme en son, toplu olarak katılmışlardı ve biri hariç direnişin kıyısında yer alıyorlardı. Satranç onlarla<br />

iletişim kurmamda ve güvenlerini kazanmakta bir araç olmuştu.<br />

Bu deneyimim ve sonraları Pendik kahvelerinde yaygın olarak oynandığını öğrendiğim için Boşnak<br />

olduğunu duyunca hemen sormuştum. Oturduk ve bisküviden satranç taşları yaptık, süt kutularının<br />

üstünü çizdik ve hevesle oynamaya başladık.<br />

Satrancımızın ömrü bir gün oldu. Yeni gelen bir arkadaş, ertesi sabah, hücrenin karanlığında bisküvi<br />

sanıp yiyivermiş!..<br />

Hücrede yaşamı daha yaşanır ve değerli kılabilmek için yaptığımız diğer bir şey de, okuduğumuz devrimci<br />

bir roman ya da gördüğümüz güzel bir filmi, kimi bölümleri etraflı bir şekilde canlandırarak<br />

anlatmaktı. Bu, düşünsel bir zenginlik kattığı gibi okunanın ya da görülenin duygu dağarcığında bıraktığı<br />

tad bir an yeniden hissediliyordu. Komiser Memo ve Çimento'yu anlatıyorum. TDKP'den sorgulanan<br />

çevirmen bir arkadaş, henüz Türkçeleştirilmemiş, RSDİP'deki parti yaşamını konu alan nefis bir<br />

romanı ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Gericilik yıllarını, parti içi tartışmalar, bir hücredeki komünistlerin<br />

çalışma, yaşam ve ilişkileri odağından genişleterek anlatan bu roman gerçek bir hazine.<br />

DS ile ilişkili olarak gözaltına alınan da neşeli, hatta herkes kadar neşeli. Onun çözüldüğünü duyunca<br />

bu tavrına şaşırıyorum. 22 tane silah bulunan bir yeri göstermiş, iki bombalama ve başka bazı eylemlerle<br />

ilgili sorgulanıyor, bunları da anlatmış ya da kabul etmiş. Sanki hiç bir şey olmamış gibi, nasıl<br />

böyle davranabiliyor? Halka, devrime ve örgütüne verdiği zararın hiç mi farkında değil, nasıl bu kadar<br />

umursamaz olabilir? Kızarak anlatıyorum bunları, umudum sarsılması. Bir gün sonra onu yandaki<br />

hücreye geçiriyorlar. Tavırlarında bir değişiklik yok.<br />

Kimi zaman yavaş sesle devrimci türküler de söyleniyor hücrelerde. Bunun bedelinin ödendiği de oluyor.<br />

Bir gün yan hücrelerden birisinden yavaştan bir ses başladı türküye. "Kıtlıkta ve soğuklarda/917'de/<br />

Lenin'in işaretiyle..." Birkaç ses daha katılıyor. Sözlerin ve söyleyişin coşkusuyla dalga<br />

halinde yükselen ses, nöbetçi polisin kulağına gidiyor. "Kim o marş söyleyen?" Ses çıkmıyor. Tekrar<br />

soruyor, ısrar ediyor, bulmakta kararlı! Bulunduğumuz kısımdaki hücrelerin kapılarını açıyor, "kimdi<br />

O?" Yine cevap yok "Herkes tek ayak üstüne!" Tek ayak üstünde duruyoruz. Bir sandalye getirip karşımızda<br />

oturuyor. Bir süre kasıla kasıla önümüzde gidip geliyor, ardından: "Kim söylüyorsa ortaya çıkıncaya<br />

kadar böyle bekleyeceksiniz." Fakat sabrı tükenen kendisi. Bir süre sonra hücre kapılarını<br />

kapatmaya başlıyor.<br />

Yukarda da, hücrelerde de tuvalete gitmek başlı başına sorun ve baskı konusu. Yukarda götürürlerken<br />

görüp görmediğimi anlamak için çelme takarlar, farkına varsam da gördüğümü anlamamaları için<br />

düşerdim. Hücrelerde tuvalete günde bir bazen iki kez keyifleri olunca çıkartıyorlar, iki tuvalet var ve<br />

5-6 kişiye iki dakikalık süre tanınıyor. Geç kalanın baldırlarına sopalarla vuruyorlar. Pek çok insan<br />

kabız ve ihtiyacını karşılayamadan dönüyor. İnadına ağırdan alıyoruz.<br />

Burada canımı sıkan şeylerden birisi, işkenceci polislere "abi" denilmesi, hatta "memur bey" diye hitap<br />

edilmesini dahi kabul edemiyorum. Hele bazılarının az önce kendisine işkence yapan tim görevlisinden<br />

yalvaran bir ses tonuyla sigara istemeleri yok mu? İşkencecilerden hiçbir kişisel istekte bulunmama<br />

kararı almıştım. Söyleyeceğim varsa gelip gittikleri zaman söylerdim.<br />

Şube'deki hücre yaşantım bir hafta sürdü. Bu süre zarfında özel bir işkence görmedim. Hücreler daha<br />

çok cezaevi yaşantımın bir parçası oldu. Hücreler, insanı yalnızlığa, iç hesaplaşmalara, karamsarlık ve<br />

çöküntüye sürüklemek içindir. Dostoyevski'nin döneklik döneminde yazdığı kitaplar layıktır onlara.<br />

Hücrede insanın bedeni, kültürel çalışma ve gelişmesinin önü tıkanmıştır, insan her türlü araçtan mahrum<br />

kılınmıştır. İç hesaplaşmalar ve tekdüzelik, bedensel sağlığın bozulması, pasın demiri yemesi gibi<br />

insanı eritsin istenmiştir. Orada yaşamı canlı kılacak, yaratıcı her çaba daha büyük önem kazanır. Onlar<br />

ne yaparlarsa yapsınlar, fizik olarak bir bir tecrit etseler de, bizleri yalnızlığa mahkûm etmeyi,<br />

yüreklerimizdeki koru küle çevirmeyi başaramadılar.<br />

DEVRİM ŞU ANDA BURADA, BİZLERDE YAŞIYOR, ONU<br />

52

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!