01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Falakayı bırakıp elektrik kablolarını çözdüklerinde kalkmamı istemediler. Kollarımdan sürükleyip<br />

ıslak bir yere attılar. Hortumla üzerime su sıkmaya başladılar. Hortumu ağzıma tutuyor, boğulacak gibi<br />

olunca çekiyorlardı. Bedenim buz gibi olmuştu. Tepkisiz, upuzun yatıyordum. Ayağa kaldırdılar, kollarıma<br />

girip yeniden işkence odasına götürdüler.<br />

– Direnmeye devam edeceksin, değil mi? A., koyduğum orospu çocuğu... Seni hadım edeceğiz. Kan<br />

işeyeceksin...<br />

Aynı anda yumruklar, tekmeler tüm bedenime yağmaya başladı. Düşüyordum, kaldırıp yine vuruyorlardı.<br />

Başımı duvara vuruyor, sırtımı duvara çarpıyorlardı. Artık ayakta duracak halim kalmamıştı. İki<br />

kişi arkadan koltuk altlarından tutuyor, diğerleri de araba lastiğiyle göğsüme vuruyorlardı.<br />

– Bu daha bir şey değil. Bu sadece bir başlangıç. Konuşuncaya kadar buradasın.<br />

İşkenceye ara vermişlerdi. Hücreye indirildim. Saat geceyarısını çoktan geçmişti. Geldiğimden beri<br />

"burada direnmenin imkansızlığını..." telkin eden arkadaş bedenimdeki eziklere, şişliklere ve ayaklarıma<br />

baktı.<br />

– Konuştun mu? diye sordu. Kesin bir sesle:<br />

– Konuşacak bir şeyim yok.<br />

– Bu kez alsalar konuşursun. Artık dayanamazsın.<br />

Geldiğimde hücreyi pek incelememiştim. Küçücük hücrenin tek lüksü altına serili çadır beziydi. Yatmak<br />

için ayakları toplayıp yan dönmek ve iyice sıkışmak gerekiyordu. Duvarları uzun süre badana<br />

görmemişti. Üzerlerinde:<br />

"Fuçik'i düşün ve diren";<br />

"Vietnam Direnme Savaşı'ndakileri düşün";<br />

"İbrahim Kaypakkaya gibi ser ver sır verme" yazılıydı.<br />

Hücremdeki devrimci arkadaşlardan duymak istediğim bu sözleri duvarda okumuştum. Yine de duygulanmış<br />

ve moral bulmuştum. Şube'ye düştüğümden beri bu dokudaki; yüreği ve beyniyle devrimci<br />

ideallere bağlı devrimcileri arıyordum.<br />

Sabah iaşe gelinceye kadar –iaşe günde bir kez saat 9-10 arası veriliyordu– alınmamıştım. Bu içimde<br />

belli belirsiz bir umudun yeşermesine yol açıyordu. Çözülmeyeceğimi anladıkları için belki de almazlar,<br />

diyordum. İaşeyi almış, tümünü birden yiyelim mi yoksa bir kısmını sonraya mı bırakalım diye<br />

tartışıyorduk. Bir yandan da herkes elindeki ekmekten iri parçalar koparıp ağzına atıyordu. Kapı açıldı.<br />

Çıkmam isteniyordu. Elimdeki ekmek parçasını yere bıraktım...<br />

Yine o uzun yollardan geçip işkence odasına varacaktım. Bu kez merdivenlerden çıktık... Şaşılacak<br />

kadar kısa bir zamanda işkence odasına vardım. Soru sormadan üstüme atıldılar. Yine çırılçıplak<br />

kalmıştım. Şef:<br />

– Nerede kalıyordun? diye sordu.<br />

Daha önceden uydurduğum bir arkadaşımda kaldığımı yineledim. Adresini sordu. Bilmediğimi söyledim.<br />

İnsan kaldığı evin adresini bilmez miymiş. Bir ara bir matbaada çalışmıştım. Orada tanığım iki<br />

arkadaşı sordular. Tanımadığımı söyledim.<br />

Şef:<br />

215

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!