You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
çöktü; canım uyumak istiyordu. Ama bu rahatlık kuşku vericiydi. Sol elimle göz-bağımı aralayıp ne<br />
olup bittiğini anlamaya çalıştım: Oda bomboştu ve yanı başımda tel kafesli bir pencere vardı. Pencereden,<br />
yandaki mahallenin rengârenk ışıkları görünüyordu.<br />
Bu sırada kapıdan bir gürültü geldi, geriye döndüm, gelenler beni getiren işkencecilerdi. Gözbağımı<br />
açtım diye beni dövmeye başladılar. Öfkeleri yatışınca koridora çıkardılar ve tarif ettikleri yönde yürümemi<br />
istediler. Yürürken biri kulağıma eğilerek, "seni nereye götürdüğümüzü biliyor musun?" diye<br />
sordu. Sonra kendi sorusunu kendisi yanıtladı:<br />
"Seni ortaçağ metotlarıyla paramparça edeceğiz." Bunlar ne anlama geliyordu, beni nereye götürüyorlardı<br />
bilmiyordum.<br />
Koridorun ucundaki merdivenlerden aşağı indik ve oda benzeri bir yere geldik. Avını parçalamaya<br />
hazır vahşi hayvanlar gibi tetikte duran bir grup işkenceci bekliyordu bizi burada. Tasmalarından geri<br />
çekilip gemlenen itler gibi saldırgan ve garip sesler çıkarıyorlardı. Gelir gelmez soyunmamı istediler,<br />
reddettim, bunun üzerine zorla kendileri soydular. Anadan doğma çıplak kalakalmıştım ortalarında.<br />
Kollarımı bir sicimle omuz hizam üzerine uzattıkları kalas benzeri bir tahtaya bağladılar. Üzerinde iri<br />
bir nokta bulunan bir "T" harfi gibi duruyordum karşılarında. Sonra tahtaya bağlı urganı göremediğim<br />
bir yere tutturdular. Ne yapmak istediklerini anlamamıştım hâlâ. Biri bir tarafa biri öbür tarafa çekiştiriyor,<br />
her kafadan bir ses çıkıyordu.<br />
Nereden geldi bilmiyorum, Engizisyon dönemini anlatan filimler geldi aklıma. Ortaçağda insanlar<br />
önce kol ve bacaklarından yere monte edilmiş iki ayrı tahta tekerleğe bağlanıp, sonra bu tekerlekler<br />
ters yönlerde çevrilince iki parçaya ayrılmıyorlar mıydı? 'Tamam" dedim içimden, "yaptıkları tam da<br />
böyle bir şey." Etrafımı kuşatmış işkenceciler "birazdan gebereceksin," diye bağırdıklarında, bu kanım<br />
daha da güçlendi.<br />
Beklemediğim bir anda, birden havaya yükseldim ve ayağım yerden kesiliverdi. Bedenimin ağırlığı<br />
ayaklarımdan Kollarıma geçmişti şimdi. Çırpındıkça ayaklarım boşlukta sallanıp duruyordu. Madem<br />
öldüreceklerdi, hiç olmazsa bir slogan atıp, öyle ölmeliydim.<br />
Gırtlağımı sonuna dek zorlayarak:<br />
"Yaşasın Marksizm-Leninizm!" diye bağırdım.<br />
Haykırışım işkencecilerin ulumalarını bastırdı, beton duvarlarda yankılandı ve tekrar bana geri döndü.<br />
Sloganıma küfür ve kahkahalarla yanıt verdiler. Ama kahkahalarının yapay ve zoraki olduğu belliydi.<br />
Onlara meydan okuduğumu düşünüp sinirlenmişlerdi aslında.<br />
Omuzlarım üzerindeki tahta sadece tavandaki kancaya asılmıştı. Yani ne engizisyon çarkı, ne de tahta<br />
tekerlek vardı ortada. Evet, bu çarmıh işkencesinin ta kendisiydi. Ne saflık! "Engizisyon çarkı" düşünceme<br />
kahkahalarla gülmek geldi içimden. Dışarıdayken çarmıha gerilme üzerine anlatılanları dinleseydim<br />
eğer, bu yanılgıya düşmezdim. Ayaklarım havadaydı. Kollarım ha koptu, ha kopacaktı. Daha<br />
doğrusu bana öyle geliyordu. Sanki dev bir mıknatıs tarafından aşağı çekiliyordum. Zayıf sayılabilecek<br />
Kollarımın ağır gövdemi daha uzun süre taşıyabilecekleri kuşkuluydu.<br />
Birkaçı birden:<br />
"Adın ne?.. Adın ne?.." diye bağırdılar.<br />
"Muzaffer Koçak," diyebildim güçlükle.<br />
Saniyeler merasimle geçiyordu önümden. Askı acısı dayanılır gibi değildi. Kollarım gövdemden, gövdem<br />
kollarımdan kurtulmaya can atıyorlardı. Dizlerimi mümkün olduğunca yukarı çekerek, jiletle<br />
içten kesiliyormuş hissi veren koltuk altlarımdaki, acıyı hafifletmeye, nefes alış verişlerimi zorlaştıran<br />
sıkışık göğüs kafesimi ferahlatmaya çalışıyordum. Ama, ayak bileklerime bağladıkları ipi, sopayla<br />
yukarıdan bastırınca kolaylıkla engelliyorlardı bunu.<br />
87