01.12.2012 Views

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

Adressiz Sorgular

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Komünist bir örgüt, kadro ve taraftarlarının polisten geçtikten sonraki durumlarını olup bitmiş bir süreç<br />

olarak göremez. Tersine, ondan sonra da yapılması gereken görevler vardır: İşkenceden geçen<br />

kişilerin durumlarının orantılı olarak incelenmesi, deşifre edilmiş sırlara karşı önlemler alınması,<br />

ajanlaştırma olasılığının gözden geçirilmesi gibi. Ayrıca işkenceden geçenlerin direnenler/çözülenler<br />

şeklindeki kaba bir tasnifiyle yetinilmemesi, aksine bunların ideal direnme, direnme, sınırlı kabul,<br />

kısmi çözülme, önemli derecede çözülme, tam çözülme, pişmanlık, itirafçılık vs. gibi kapsamlı ve titiz<br />

bir kategorilendirilmesi de gerekmektedir. Elbette bu, söz konusu kategorilerdekilerden her birinin<br />

örgütsel konumu, deneyim derecesi, örgüte verdiği zarar, gördüğü işkence, hatalarına karşı tutumu<br />

(vs.) ile de ilişkilendirilmelidir. Bunu, kişilerin apsis ve ordinatlarının alınması yoluyla işkencedeki<br />

koordinatlarının bulunması işlemine benzetebiliriz. Böylelikle, yalnızca herkes hakkında sağlıklı bir<br />

değerlendirme yapılmış olmakla kalınmayacak, çözülenlere karşı alınması gerekli önlemler, bunlara<br />

yapılacak yardımlar, dışlamalar veya cezalandırmalar da objektif ölçütlerle belirlenmiş olacaktır.<br />

Böyle bir yaklaşım kimilerine aşırılık veya gereksiz bir işgüzarlık gibi görünebilir. Ancak bunlar yapılmadan<br />

bir örgütün direnenler ordusuna dönüştürülmesi sağlanamayacağı gibi, sekter ya da liberal<br />

hatalardan kaçınmak da olanaksızdır. Türkiye solunda bu alanda rastlanan iki yanlış tavır olan sekter<br />

ve liberal hatalara şöyle bir bakıldığında, bunu anlamak zor olmayacaktır.<br />

Sekter tavır; işkencede direnenler ve hafif çözülenler dışındakileri dıştalama, aşağılama ve bunların<br />

hatalarını düzeltmelerine yardımcı olmama biçiminde kendini gösteriyor. Gerçi Türkiye devrimci<br />

hareketinde egemen olan çözülme eğilimi, dolayısıyla da liberal anlayışlar olduğundan sol sekter tavırlara<br />

–yenilgi yıllarında hareketimizin belli kademelerinde bunun bazı görüngüleri ortaya çıktı fakat<br />

zamanla düzeltildi bu– nispeten daha az rastlanmaktadır. Ancak küçük burjuva sınıf kökeninden<br />

kaynaklanan sabırsızlık ve gereksiz keskinlik eğilimleri, yine de devrimci harekete zarar veren bir<br />

hastalıktır. Sektarizmin bu alandaki hatalarının temelinde işkencede direnmeyi devrimciliğin adeta tek<br />

kıstası olarak görmek gibi bir dar görüşlülük yatmaktadır. Bu yüzden, sekter tipler, ihanete düşenler ve<br />

düzelmesinden umut kesilenler dışındakileri kazanmaya, onlara şans tanıyıp yardımcı olmaya karşı<br />

ilgisiz kalıyorlar, hatta itici ve dıştalayıcı tavırlarla bunu engelliyorlar. Halbuki polise ilk düşüşünde<br />

genç olmak, deneyimsizlik, saflık, direnmenin önemini kavrayamamak gibi nedenlerle çözülen, ama<br />

sonradan kendisini düzelterek örnek direnişler gösteren çok sayıda devrimci vardır. Eğer bu unutulursa,<br />

devrim için savaşacak birçok insan düzene doğru itilmiş ve davaya zarar verilmiş olacaktır.<br />

Bundan kat kat daha yaygın olan liberal tavır ise, poliste çözülme eğilimi ağır basan örgütlerin adeta<br />

ortak özelliği gibidir. Bu örgüt önderlikleri, gerek bulundukları konum, gerekse hareketlerine verdikleri<br />

zararlar ne olursa olsun, çözülenlere karşı hemen hiçbir tavır almıyor –ki bunlar ellerini yoldaşlarının<br />

kanlarına bulamış olsalar bile–, buna karşı sessiz kalıyorlar. Sonuçta, yöneticiler ve üyeler, ister<br />

sermayeye ve faşizme karşı mücadele alanını terketsinler, ister poliste çözülsünler, ister cezaevinde<br />

düşmana teslim olsunlar, isterse mahkemelerde günah çıkartsınlar, yeni bir canlanma dönemine girildiğinde<br />

eski mevkileri neyse orada kalabiliyorlar. Böylece, o örgüt tutulduğu hastalık ne kadar ağır ve<br />

bulaşıcı olursa olsun, hiçbir tedavi görmeden, hiçbir mikropsuzlaştırma işlemi geçirmeden yoluna<br />

devam ediyor. Tıpkı, 12 Mart'ta poliste kötü şekilde çözülen bazılarının, daha sonra önderliğe devam<br />

etmekle kalmayıp, bunların 12 Eylül'den sonra eskisinden de berbat şekilde çözüldükleri halde şimdi<br />

yine aynı yerlerini korumalarında olduğu gibi.<br />

Çözülmek, karşıdevrimin zoru karşısında kaçınılması mümkün olmayan irade dışı bir zayıflık değildir.<br />

Bilinçte ve kişilikte gedikler açmayan, şubeden çıkınca kendiliğinden tamir olacak geçici bir sendeleme<br />

de değildir. Aksine, iradede ve ideolojik-siyasal kavrayışta meydana gelen liberal bir yarık, eğer<br />

tedavi edilmezse burjuva ideolojisinin oradan sızıp bütün bünyeyi zehirleyebileceği bir urdur. Ciddi bir<br />

özeleştiri yapılmadan, geniş bir cephede ve çok yönlü bir düzeltme süreci yaşanmadan, birtakım örgütsel,<br />

politik, eğitsel ve ahlaki önlemler alınmadan bu yarayı iyileştirmek olanaksızdır. Belki<br />

sempatizanlarda daha geniş bir esneklik gösterilebilir, ama bu, önderlere ve kadrolara karşı sınırsız bir<br />

tavırsızlığa dönüşürse sonu felaket olur.<br />

Söz konusu Mevlanacı tutumun kökleri küçük burjuvazidir. Düşmana şu ya da bu şekilde teslim olmayı<br />

hoş göstermek ve örgütün kaderini çürük unsurlara terk etmek, olsa olsa derin bir oportünizmin<br />

ifadesi olabilir. Üstelik bu tavır, birtakım ideolojik, politik, örgütsel ve ahlaki zaafların uzantısı olduğu<br />

22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!