06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

ilgili törenlerin yapılmasında son derece titiz davranıyorlardı; fakat para sevgisi onların<br />

vicdanlarına hükmediyordu. Allah’ın bizzat kendisi tarafından kurulan hizmeti, gerçek<br />

amacından ne kadar çok uzaklaştırdıklarının farkında değildiler.<br />

Rab, Sina dağına indiğinde, yer O’nun varlığı ile kutsandı. Musa’ya dağın çevresinde bir<br />

sınır çizmesi emredildi ve Rab’bin Sözü nün, onu şöyle uyardığı duyuldu: “Dikkat edin!... Sakın<br />

dağa çıkmayın!.. ya da onun sınırına dokunmayın. Dağa kim dokunursa kesinlikle<br />

öldürülecektir; ona elle dokunulmayacaktır; fakat dokunan taşlanacak- tır ya da okla<br />

vurulacaktır; insan ya da hayvan olsun yaşamayacaktır.” Allah’ın, varlığını gösterdiği her yerin<br />

kutsal olduğu bu şekilde öğretildi. Allah’ın tapınağının bulunduğu yerin kutsal sayılması<br />

gerekirdi. Fakat maddi kazanç çekişmesinde bunların tümü ihmal edildi. Halk arasında Allah’ın<br />

temsilcileri olarak adlandırılan Hahamlar ve önderler, tapınağın bu durumunu düzeltmeliydiler.<br />

Onlar, insanlara bir şefkat ve ağırbaşlılık örneği vermeliydiler. Kendi çıkarlarını düşünmek<br />

yerine ibadet etmek için gelen insanların durumlarını ve ihtiyaçlarını göz önünde<br />

bulundurmalıydılar ve sunmaları gereken adakları alamayanlara yardım etmeye hazır<br />

olmalıydılar. Fakat böyle yapmadılar. Para hırsı onların kalplerini taşlaştırmıştı.<br />

Bu bayrama katılmak için gelenler arasında dert, üzüntü ve yoksulluk içinde acı çeken<br />

insanlar da vardı. Onlardan bazıları kör, sakat ya da sağırdı. Bazıları yataklar üzerinde<br />

getiriliyordu. Birçoğu Rab’be sunmak için en mütevazı adağı alamayacak kadar; hatta kendi<br />

karınlarını bile doyuramayacak kadar yoksuldu. Hahamların yaptıkları konuşmalar onları çok<br />

üzüyordu. Hahamlar, kendi dindarlıklarıyla övünüyorlardı; ve kendilerinin halkın koruyucusu<br />

olduklarını iddia ediyorlardı; fakat sevgi ve şefkatten yoksundular. Yoksullar ve hastaların<br />

onlardan yardım dilemesi faydasızdı. Onların acı çekmesi, hahamların kalbinde hiçbir zaman<br />

acıma hissi uyandırmadı.<br />

İsa tapınağa geldiğinde, tapınağın durumunu ve burada yapılan haksızlıkları tüm açıklığıyla<br />

gördü. Kan dökmeden günahlarının affe-dilmeyeceğini sanan yoksul insanların çektiği acıyı<br />

gördü. Allah’ın tapınağının dış avlusunun, kutsal olmayan bir iş için pazar yeri haline<br />

getirildiğini gördü. Kutsal olan adak hizmeti, maddi kazanç sağlamak için burada ticari bir işe<br />

dönüştürülmüştü.<br />

İsa, bu durumun düzeltilmesi için bir şeylerin yapılması gerektiğini gördü. Taşıdıkları önem<br />

kendilerine öğretilmeden, halkın sayısız törenlere katılmaları emredildi. Adaklarını, onların o<br />

biricik kusursuz Kurban’ı simgelediğini anlayamadan sundular; ve tüm ibadetleri tarafından<br />

sembolize edilen Kişi’nin yanında olduklarının farkında değildiler. İsa, onlara adak sunma ile<br />

ilgili direktifler verdi. Onların simgesel değerini anlıyordu ve onların şimdi saptırıldığını ve<br />

yanlış anlaşıldığını gördü. Ruhsal ibadet hızla yok oluyordu. Hahamlar ve önderlerin Allah ile<br />

ilişkileri kalmamıştı. İsa’nın görevi tamamen farklı bir ibadet anlayışını yerleştirmek olacaktı.<br />

İsa tapınak avlusunun basamaklarında dururken çevresine dikkatle baktığında önünde nasıl<br />

bir manzara bulunduğunu anlar. Peygamber gözüyle, geleceği ve sadece yılları değil; asırlar,<br />

hatta çağlar sonrasını görür. Hahamlar ve önderlerin yoksul kimselerin haklarını nasıl ellerinden<br />

93

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!