06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

Bölüm 35.<br />

Ogün, İsa’nın yaşamındaki en önemli günlerden biri olmuştu. Celile kıyısında, halka<br />

egemenliği hakkında bilgi vererek ve onun nasıl kurulacağını örneklerle açıklayarak<br />

öğrencilerine dersler vermişti. Kendi işini tohum eken bir çiftçinin işine benzetti. Egemenliğinin<br />

gelişmesini, tohumun büyümesine ve mayanın hamurdaki etkisine benzetti. İyi ve kötü<br />

arasındaki büyük farkı, buğday, deliceler ve balık ağı benzetmelerinde açıkladı. Kendi ev<br />

halkları içerisinde, öğrencilerinin, kendisinin temsilcileri olarak nasıl çalışmaları gerektiğini<br />

öğretirken, O’nun öğrettiği gerçeklerin asıl değeri, kıymetli inci ve gizli hazine örneklerinde<br />

açıklandı.<br />

Gün boyunca insanlara dersler veriyor ve onları iyileştiriyordu; akşam olmasına rağmen<br />

insanlar, hala akın akın O’na gelmeye devam ediyorlardı. Yemek ya da dinlenmek için çok kısa<br />

bir süre ara vererek, onlara günlerce yardım etmişti. Ferisilerin yanlış anlamaları ve sürekli<br />

olarak O’nu haksız bir şekilde eleştirmeleri, O’nun işini daha da zorlaştırıyordu. Gün batımında<br />

kendisini o kadar yorgun hissetti ki, dinlenmek için göl kıyısında ıssız bir yere çekilmeye karar<br />

verdi.<br />

Ginesar’ın doğu yakasında, göl kıyısında da bazı kasabalar vardı; batı yakası ile<br />

kıyaslandığında, burası nispeten daha ıssız bir bölgeydi. Burada yaşayanların arasında<br />

putperestler, Yahudilerden daha fazlaydı ve Celile ile pek fazla bir ilişkileri yoktu. Böylece İsa,<br />

biraz yalnız kalmak için buraya geldi ve öğrencilerinin de kendisiyle birlikte gelmelerini<br />

buyurdu.<br />

Kalabalığı gönderdikten sonra, O’nu “olduğu gibi” kayığa aldılar ve hemen göle açıldılar;<br />

fakat hareket etmek üzere olanlar, yalnızca onlar değildi. Kıyıda birçok balıkçı kayığı daha<br />

vardı. İsa’yı izleyen halk hemen bu kayıklara bindi. Hala O’nu görmek ve dinlemek<br />

istiyorlardı. Kurtarıcı, sonunda kalabalıktan uzaklaştı. Yorgunluktan ve açlıktan bitkin bir<br />

şekilde kayığın içinde yattı ve hemen uykuya daldı. Ak-şam hoş bir hava vardı ve gölün üzerine<br />

derin bir sessizlik çöktü. Ansızın hava karardı, rüzgar doğudaki dağların yamaçlarından sert bir<br />

şekilde esmeye başladı ve çok geçmeden fırtına çıktı.<br />

Güneş batmış ve gecenin karanlığı fırtınalı deniz üzerine çökmüştü. Rüzgar o kadar<br />

şiddetlendi ki, dalgalar kayığı sarsmaya başladı ve kayık batma tehlikesi geçirdi. Çalışkan<br />

insanlar olan balıkçılar, yaşamlarını göl üzerinde geçirmişlerdi ve daha önce de birçok kez<br />

fırtına atlatmışlardı; fakat bu fırtına öncekilerden daha şiddetliydi. Fırtınanın gücü karşısında<br />

çaresizdiler ve kayıklarının su almaya başladığını gördüklerinde umutsuzluğa kapıldılar.<br />

Fırtınadan kurtulma çabalarından dolayı, İsa’nın kayıkta olduğunu unutmuşlardı. Çabalarının<br />

fayda etmediğini ve ölüme adım adım yaklaştıklarını görerek, kimin buyruğuyla gölün karşısına<br />

geçmek için açıldıklarını hatırladılar. Tek umutları İsa’ydı. Çaresizlik ve umutsuzluk<br />

içindeyken, “Öğretmen! Öğretmen!” diye haykırdılar; fakat karanlık O’nu görmelerini<br />

engelliyordu. Fırtınanın gürültüsünden kendi sesleri duyulmuyordu ve cevap alamadılar. Şüphe<br />

208

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!