06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

ve korku onları sarmıştı. İsa onları yalnız mı bırakmıştı? Hastalıkları iyileştiren, cinleri kovan<br />

ve hatta ölüleri kaldıran kişi olarak O şimdi elçilerine yardım edemeyecek kadar güçsüz<br />

müydü? Sıkıntılı anlarında onları düşünmüyor muydu?<br />

Tekrar O’na seslenirler; fakat fırtınanın gürültüsünden başka hiçbir cevap gelmez. Kayık<br />

batmaya başlamıştır. Azgın dalgaların onları yutması an meselesidir.<br />

Ansızın çakan bir şimşeğin ışığı karanlığı deler. İsa’nın gürültüden etkilenmeden hemen<br />

orada uyumakta olduğunu görürler. Şaşkınlık ve umutsuzluk içinde şöyle haykırırlar, “Rab,<br />

kurtar bizi, batıyoruz!” Onlar tehlike içindeyken ve ölümle savaşırken İsa nasıl rahatça<br />

uyuyabiliyordu?<br />

Onların haykırışları İsa’yı uyandırdı. Şimşeğin ışığı O’nun görünmesini sağlayınca,<br />

gökyüzünün barışını O’nun yüzünde görürler; fedakar, sevgi ve şefkat dolu bakışını, O’nun<br />

yüzünden okurlar; korku dolu yürekleriyle şöyle haykırırlar: “Rab, kurtar bizi.”<br />

İsa, çaresiz durumdayken kendisinden yardım dileyen hiç kimseyi geri çevirmedi; son bir<br />

kez çaba harcamak için öğrenciler kü-reklerini ellerine aldıklarında, İsa uyanır. Fırtına daha da<br />

şiddetlenip dalgalar onların üzerine gelirken ve şimşek O’nun yüzünü aydınlatırken, İsa<br />

öğrencilerinin arasında durur. Çoğu kez merhamet ettiğinde yaptığı gibi sol elini kaldırır ve<br />

denize şöyle der: “Sus, sakin ol!” Fırtına diner, büyük dalgalar yok olur. Bulutlar uzaklaşır ve<br />

gökyüzünde yıldızlar belirir. Kayık şimdi sakin bir denizin üzerindedir. İsa öğrencilerine<br />

dönerek üzgün bir şekilde şöyle sorar: “Neden bu kadar korkaksınız? Hala imanınız yok mu?”<br />

Öğrencilerin dilleri tutulmuştu. Petrus bile kalbini saran korkuyu belli etmemeye çalıştı.<br />

İsa’nın içinde bulunduğu kayıkla aynı anda göle açılan diğer kayıklarda bulunan insanlar da<br />

öğrencilerle aynı tehlikeyi yaşamışlardı. Onların kalplerini de korku ve umutsuzluk sarmıştı;<br />

fakat İsa’nın buyruğu tüm bu kargaşaya bir son verdi. Fırtınanın şiddeti kayıkları birbirine<br />

yaklaştırmıştı ve bu mucizeyi herkes gördü. Ortam sakinleşince korku unutuldu. İnsanlar<br />

birbirlerine sordular: “Bu nasıl bir adam ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor.”<br />

İsa uyandığında fırtına ile karşılaştı. Soğukkanlılığını korudu. Bakışlarında ya da sözlerinde<br />

en küçük bir korku belirtisi bile yoktu. Çünkü korku, O’nun yüreğinde de yoktu; bunun sebebi<br />

sadece ilahi gücüne güvenmesi değildi. O’nun sessizlik içinde dinlenmesi “yeryüzünün,<br />

gökyüzünün ve denizin” Hakimi olarak değildi. Bu gücü bırakmıştı. İsa şöyle dedi: “Ben<br />

kendiliğimden hiçbir şey yapamam.” O, Baba’nın gücüne güvendi. İsa, Allah’a olan imanına -<br />

O’nun ilgi ve sevgisine olan imanına- güvendi. Fırtınayı dindiren sözün gücü, Allah’tan<br />

geliyordu.<br />

İsa’nın, Baba’nın sevgisine duyduğu imanına güvendiği gibi, biz de Kurtarıcı’mızın<br />

sevgisine duyduğumuz imana güvenmeliyiz. Eğer öğrenciler O’na güvenselerdi, korkuya<br />

kapılmaları gerekmezdi. Tehlike anındaki korkuları, onların imansızlığını açığa çıkardı. Kendi<br />

hayatlarını kurtarmak için çabalarken İsa’yı unuttular ve sadece artık yapabilecekleri hiçbir şey<br />

kalmadığı ve umutsuzluğa düştükleri an O’ndan yardım dilediler.<br />

209

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!