06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

Bölüm 19.<br />

Isa, Celile’ye dönerken Samiriye’den geçti. Öğle vakti o güzel Sihar vadisine vardı. Vadinin<br />

başında Yakup’un kuyusu vardı. Yolculuktan yorgun düştü ve öğrencileri yiyecek satın almaya<br />

gittiğinde, biraz dinlenmek için kuyunun kenarında oturdu.<br />

Yahudiler ve Samiriyeliler birbirlerine düşmandılar ve birbirleriyle ilişkiden mümkün<br />

olduğunca uzak dururlardı. Aslında zorunlu hallerde Samiriyeliler ile ticaret yapmak, hahamlar<br />

tarafından yasal sayılıyordu; fakat onlarla kurulan sosyal ilişkiler, onlar tarafından yapılan<br />

iyilikler, sundukları bir parça ekmek ya da bir tas suyu kabul etmek bile hoş karşılanmıyordu.<br />

Öğrenciler yiyecek alırken kendi uluslarının geleneklerine uygun davrandılar; fakat bundan<br />

öteye gitmediler. Samiriyelilerden bir şey istemek, ya da herhangi bir şekilde onlara iyilik<br />

etmek öğrencilerin akıllarından bile geçmedi.<br />

İsa, kuyunun kenarında otururken açlık ve susuzluktan bitkin düştü. Sabah başladıkları<br />

yolculuk uzun sürmüştü ve şimdi öğle vaktinde güneş, tüm sıcaklığıyla O’nun üzerindeydi.<br />

Kuyudan su çekmek için yanında ipi ve bir kovası olmadığı için, soğuk ve ferahlatıcı olmasına<br />

karşın ulaşılamayan suyu düşününce, susuzluk hissi daha da arttı. Kuyu oldukça derindi.<br />

İnsanlığın karşılaştığı zorluklara razı oldu ve su çekmeye gelecek birini bekledi.<br />

Bir süre sonra Samiriyeli bir kadın yaklaştı ve O’nu görmezlikten gelerek testisini suyla<br />

doldurdu. İsa, ondan kendisine biraz su vermesini rica etti. Yakın doğuda böyle bir rica<br />

karşısında hiç kimse iyilik yapmaktan kaçınmazdı. Oysa, doğuda suya Allah’ın armağanı<br />

denirdi. Susamış bir yolcuya su vermek, öyle kutsal bir görev sayılırdı ki, çöldeki Araplar bunu<br />

yapmak için izledikleri yolu bile değiştirirlerdi. Yahudiler ve Samiriyeliler arasındaki nefret,<br />

kadının İsa’ya bu iyiliği yapmasına engel oldu; fakat Kurtarıcı onun kalbinin kapısını<br />

açan anahtarı bulmaya çalışıyordu; ve ilahi sevgisinin nezaketi ile ondan bir ricada bulundu.<br />

Kadın başta herhangi bir davranışta bulunmadı; çünkü böyle bir iyilik yapmayı teklif ettiğinde<br />

bu reddedilebilirdi; fakat gü-ven, ancak güvenle kazanılabilirdi. Gökyüzünün Kralı, dışlanmış<br />

ruhu olan bu kişinin yanına, kendisinden küçük bir ricada bulunarak yaklaştı. Okyanusu<br />

yaratan, en derin suları kontrolünde bulunduran, yeryüzündeki su kaynaklarını ve kanallarını<br />

açan Kişi, yorgun düştüğü için Yakup’un kuyusunun kenarında dinlendi ve içeceği su için bile<br />

bir yabancının yapacağı iyiliğe bağımlıydı.<br />

Kadın, İsa’nın bir Yahudi olduğunu anladı. Şaşkınlığından dolayı O’nun istediğini vermeyi<br />

unuttu; fakat bunun nedenini öğrenmeye çalıştı. Nasıl olur! Bir Yahudi olarak benden,<br />

Samiriyeli bir kadından nasıl su istersin?” İsa cevap verdi: “Eğer sen Allah’ın armağanını ve<br />

sana, ’Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O’ndan dilerdin, O da sana<br />

yaşam suyunu verirdi.” Senden yanı başımızdaki kuyudan bir tas su gibi küçük bir ricada<br />

bulunmama şaşıyorsun; eğer sen benden isteseydin, ben sana sonsuz yaşam suyundan<br />

verecektim.<br />

110

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!