06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

Bölüm 27.<br />

labilirsin<br />

Doğuda bilinen hastalıkların içinde en çok korkulanı cüzamdı. O’nun tedavi edilemeyen,<br />

bulaşıcı ve kurbanı üzerindeki korkunç etkisi, en cesur insanları bile korkutuyordu. Yahudilerin<br />

arasında cüzam, günahın sonucunda yaşanan bir felaket olarak görülüyor ve bu yüzden ona<br />

“bela” ve “Allah’ın verdiği ceza” deniyordu. O’na günahın sembolü gözüyle bakılıyordu.<br />

Ruhsal Yasaya göre cüzamlılar “temiz” sayılmıyordu. Cüzamlı, sanki ölü biriymiş gibi insan<br />

ilişkilerinden soyutlanırdı. O’nun dokunduğu her şeyin artık “temiz” olmadığına inanılırdı.<br />

Hava onun nefesi ile kirlenirdi. Cüzamlı olduğundan şüphelenilen bir kişi, durumunun<br />

incelenmesi için kendisi hakkında karar verecek olan hahamlara başvurmak zorundaydı. Eğer<br />

cüzamlı olduğuna karar verilirse, ailesinden u- zaklaştırılır ve İsrail halkı ile olan tüm bağları<br />

kesilirdi. Sadece kendisi gibi hastalarla görüşmesine izin verilir ve kendi kaderine terk edilirdi.<br />

Yasanın uygulanmasında hiçbir esneklik tanınmıyordu. Krallar ve hükümdarlar bile bundan<br />

muaf değildiler. Bu amansız hastalığın pençesine düşen bir hükümdarın tahtı bırakması ve<br />

toplumdan uzaklaşması gerekirdi.<br />

Cüzamlı kişi, hastalığın lanetine katlanmak zorunda kalırdı. Başına gelen bu felaketi yazılı<br />

bir şekilde ilan etmek, giydiği elbiseleri imha etmek ve lekeli varlığından uzak durmaları için<br />

çevresindeki insanları uyararak tehlikeyi haber vermek zorundaydı. Yalnız başına sürgün edilen<br />

bu amansız hastalığın pençesinde acı çeken hasta insanların, “Temiz değilim! Temiz değilim!”<br />

haykırışları, onların yaşadığı korku ve dehşetin bir göstergesiydi.<br />

İsa’nın görev yaptığı bölgede bu şekilde acı çeken pekçok insan vardı. O’nun çalışmaları ile<br />

ilgili haberler onlara ulaştı ve onlarda yeni bir umut ışığı yaktı; fakat İlyas’ın zamanından beri<br />

bu hastalığa yakalanan birinin iyileştirildiğine hiç tanık olunmamıştı. İsa’nın daha önce hiç<br />

kimse için yapmadığı bir şeyi kendileri için yapmasını beklemeye çalışmadılar. Buna rağmen,<br />

kalbinde iman tomurcuğu açan bir kişi vardı. Buna karşın, bu adam İsa’ya nasıl ulaşacağını<br />

bilmiyordu. Çevresindeki insanlarla temas kurmaktan men edilmiş olmasına rağmen, insanları<br />

iyileştiren Kişi’ye kendisini nasıl gösterebilirdi? Ve İsa’nın, kendisini iyileştirip<br />

iyileştiremeyeceğini soruşturdu. O, Allah’ın hükmü altında acı çektiğine inanılan bu kişiyi fark<br />

edecek miydi? Yoksa, Ferisiler hatta hekimler gibi onun lanetli olduğunu mu ilan edecekti? Ve<br />

çevresindeki insanlardan uzaklaşması için onu uyaracak mıydı? Bu adam kendisine İsa<br />

hakkında anlatılan her şeyi düşündü. İsa’dan yardım dileyenlerin hiçbiri geri çevrilmedi. Acı<br />

çeken adam Kurtarıcı’yı bulmaya karar verdi. Şehirlerden uzaklaştırılmasına rağmen, dağ<br />

yollarından geçerek yoluna devam edebilirdi ya da İsa kasaba dışında ders verirken, O’nu<br />

bulabilirdi. Bunu gerçekleştirmesi oldukça zordu; fakat bu onun tek umuduydu.<br />

Cüzamlı adam Kurtarıcı’ya yönelir. İsa göl kenarında ders vermektedir ve insanlar O’nun<br />

etrafında toplanmışlardır. Onların biraz uzağında beklerken İsa’nın sesini duyar. O’nun hasta<br />

insanlara do-kunduğunu görür. Topal, kör, felçli ve diğer birçok çaresiz hastalıktan dolayı<br />

ölmek üzere olan insanların eski sağlıklarına kavuştukları ve hastalıklarından kurtuldukları için<br />

Allah’ı yücelttiklerini görür. Kalbindeki iman güçlenir. Kalabalığa yaklaşır. Kendisine getirilen<br />

159

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!