06.04.2023 Views

Isa'nın Çilesi_(turk)

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

İsa bir süre önce güçlü bir sedir ağacı gibi karanlığın güçlerine karşı direnmişti; karanlığın güçlerine karşı tek başına savaşan. Yürekleri kıskançlık, nefret ve kötülükle dolu olan insanlar O'na hükmedebilmek için boşuna çaba harcamışlardı. Tanrı'nın Oğlu, onlara karşı ilahi görkemi ile direndi. Fakat şimdi korkunç bir fırtınanın etkisiyle savrulan sazlıktaki bir kamış gibiydi; günahın yükü altında ve doğaüstü işkenceye tabi. Kurtarıcı çarmıha gerilmeden asırlarca önce kendisine nasıl davranılacağını önceden bildirmişti. Diye yazılmıştır: “Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” İsa çarmıha gerildiğinde düşmanları O'na öfke dolu hakaretler ettiler. Hahamlar ve din bilginleri Kurtarıcı'ya hakaretler eden kalabalığın arasına katıldılar. Bu kitap, Mesih'in değerli sevgisine, sonsuz yaşamına ve ateşli tutkusuna tanıklık eder...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Isa'Nin <strong>Çilesi</strong><br />

Bölüm 30. sa On ki Elçisini Atad<br />

“İsa, dağa çıkarak istediği kişileri yanına çağırdı. Onlar da yanına gittiler. Kendisiyle birlikte<br />

kalacak, Söz’ü yaymaya gönderebileceği on iki kişi atadı.” Dağlık bölgedeki koruluk alanın<br />

altında; Celile denizine yakın o- lan bu yerde, İsa Söz’ü yaymaları için öğrencileri habercileri<br />

olarak atadı ve onlara burada bir konuşma yaptı. Tarlalar ve ormanlar İsa’nın en sevdiği<br />

yerlerdi. Öğretilerinin çoğu havra ya da tapınaklar yerine açık havada verildi. O’nu izleyen<br />

kalabalık gruplar, hiç bir havraya sığmazdı; fakat O’nun tarlalarda ya da koruluklarda ders<br />

vermesinin tek sebebi bu değildi. İsa doğa manzaralarını seviyordu. Sessiz ve sakin olan her<br />

yer, O’nun için kutsal bir tapınaktı.<br />

Yeryüzünde yaşayan ilk insanlar, tapınaklarını Aden bahçesindeki ağaçların altında<br />

seçmişlerdi. İsa, insanlığın ilk babası Adem ile orada birlikte oldu. Aden bahçesinden<br />

kovulduklarında ilk anne ve babamız hala tarlalarda ve koruluklarda ibadet ediyorlardı; ve İsa<br />

onlarla lütfunun sevindirici haberiyle orada karşılaştı: Mamre’deki meşe ağaçlarının altında<br />

İbrahim ile2; akşam vakti ibadet etmek için tarlaya giden İshak ile; Bethel tepelerinde Yakup<br />

ile3; Midyan’ın dağlarının arasında Musa ile4; ve çocukken sürülerini otlatan Davut ile konuşan<br />

İsa’ydı. İbrani halkının on beş asır boyunca evlerini yılda bir kez terk edip, “güzel hurma<br />

ağaçlarının, sık yapraklı ağaçların ve söğüt ağaçlarının dallarından” yapılan kulübelerde bir<br />

haftalığına kalmasını buyuran da İsa’ydı.<br />

İsa öğrencilerini eğitirken, onlara öğretmeyi arzuladığı fedakarlıkla daha fazla uyum içinde<br />

olduğundan dolayı, şehrin gürültüsü ve kargaşası yerine, sessiz tarlaları ve korulukları tercih<br />

etti. Hizmet ettiği sıralarda, insanları mavi gökyüzü altında, yemyeşil tepelerde, göl kıyılarında<br />

bir araya getirmeyi seviyordu. Burası O’nun yarattığı doğal güzelliklerle çevriliydi. Kendisini<br />

dinleyen kişilerin yüzeysel düşüncelerden uzaklaşıp doğal düşüncelere dönmesini burada<br />

sağlayabilirdi. Doğanın büyümesi ve gelişmesinde O’nun krallığının ilkeleri açığa çıktı.<br />

İnsanlar gözlerini Allah’a doğru çevirip O’nun kendi elleriyle yarattığı harikulade eserlere<br />

bakarken, İsa’nın öğretileri onlara doğanın tüm görkemi içinde anlatıldı. Yüreğinde İsa’yı<br />

hissederek dua etmek için tarlalara giden herkes aynı şeyleri hisseder. Onlar kendilerini kutsal<br />

bir etki ile çevrelenmiş hissedeceklerdir. Rab’bin anlattığı ibret dersleri hep doğa ile ilgilidir ve<br />

önerilerini insanlara bildirmesi konusunda O’na aracılık ederler. Doğada Allah ile bütünleşerek,<br />

düşüncelerimiz yükselir ve kalbimiz huzur bulur.<br />

İsa’nın ayrılışından sonra O’nun temsilcisi olacak inanlı topluluğunun organize edilmesi için<br />

ilk adım şimdi atılmalıydı. İbadet edecekleri özel bir tapınakları yoktu. Fakat Kurtarıcı,<br />

öğrencilerini, kendisinin yaptığı gibi sessiz ve tenha bir yerde, doğanın tüm güzellikleriyle<br />

birlikte dua etmeye yöneltti. O günün kutsal anısı, denizin, vadinin ve dağların oluşturduğu<br />

eşsiz manzara ile onların hafızalarına yerleşti. İsa öğrencilerini, kendisi ile ilgili olarak<br />

gördükleri ve duydukları hakkında tanıklık etmeleri ve bunu dünyaya bildirmeleri için çağırdı.<br />

Bu, o zamana kadar insana verilen en önemli görevdi ve önem bakımından İsa’nın görevinden<br />

sonra geliyordu. Dünyayı kurtarmak için Allah ile birlikte çalışacaklardı. On iki öncünün Eski<br />

179

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!