26.12.2014 Views

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sigortalı veya hak sahiplerine öderdi. O nedenle, bu durumun kanunla<br />

adaletle bağdaşan bir yeri bulunmamaktadır.<br />

Hemen belirtmek gerekir ki, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin incelemeye<br />

çalıştığımız kararı isabetlidir (Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin aynı<br />

yöndeki 10.10.2000 tarihli kararını [E.5011, K.6058] isabetli bulan bir<br />

inceleme için bkz. Tuncay, Değerlendirme 2000, 233-235 yayımlanmamıştır).<br />

Ancak, karara dayanak olan gerekçelerin değerlendirilmesinde<br />

yarar vardır. 10. Hukuk Dairesinin kararında belirtildiği gibi, T Bağ-Kur<br />

K'nun 47. maddesinde, sigortalı ya da hak sahiplerine bir kez gelir bağlandıktan<br />

ve bu gelirin peşin değeri tazminat sorumlusu üçüncü kişiye rücu<br />

edildikten sonra ileriki dönemde yasal nedenlerle gelirlerde meydana gelen<br />

artışların peşin değerinin Kurum tarafından tazminat sorumlularına rücu<br />

edilebileceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Dolayısıyla,<br />

Kurum tazminat sorumlusuna bir kez rücu etmişse, daha sonraki dönemde<br />

hak sahiplerine bağlanan gelirlerdeki yasal artışların peşin değerini de<br />

tazminat sorumlusuna rücu etmesi yasal dayanaktan yoksun bulunduğu için<br />

hukuka aykırı olur.<br />

Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin, kararını desteklemek üzere belirttiği<br />

gibi, T Bağ-Kur K'nun 47. maddesinde öngörülen rücu hakkının hukuksal<br />

temeli halefiyetle güçlendirilmiş bir rücu hakkı değildir. Çünkü, bir rücu<br />

hakkının halefiyete dayandığından ya da rücu hakkının halefiyetle<br />

güçlendirildiğinden söz edebilmek için, bunun yasayla açıkça öngörülmüş<br />

olması gerekir (bkz. yuk. I. B. 1. b. aa) . Oysa, 47. maddede bu yönde bir<br />

düzenleme bulunmamaktadır. Öte yandan, bir önceki başlık altındaki kararları<br />

incelerken belirttiğimiz gibi, T Bağ-Kur K'nun 47. maddesinde Kurumun<br />

rücu hakkı özel olarak düzenlendiğinden, bu hakkı esas olarak<br />

BK'nun 51. maddesine dayandırmaya gerek yoktur. Dolayısıyla eksik teselsülü<br />

düzenleyen söz konusu madde bağlamında BK'nun müteselsil sorumluların<br />

birbirine rücuunu düzenleyen 147. maddesi işletilerek Kurumun<br />

rücu alacağının halefiyetle güçlendirildiği sonucuna varmak da mümkün<br />

değildir. Bir kez daha ifade edelim ki, rücu hakkının halefiyetle<br />

güçlendirilmesi özellikle asıl alacaklının sahip olduğu teminatların rücu<br />

alacaklısına geçmesine yönelik olduğundan incelemeye çalıştığımız olaya<br />

ilişkin sorun bakımından rücuu hakkının halefiyetle güçlendirilmiş olup<br />

olmamasının da bir önemi bulunmamaktadır.<br />

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi kararda, 1994 tarihli Yargıtay Đçtihadı<br />

Birleştirme Kararında SSK'nun 26. maddesinde öngörülen rücu hakkının<br />

halefiyet esasına dayandırıldığının kabul edildiğine işaret ettikten sonra,<br />

26. maddenin düzenleme biçiminin T Bağ-Kur K'nun 47. maddesinin düzenleme<br />

biçiminden farklı olduğunu belirtmekte ve 26. madde hükmünün<br />

317

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!