26.12.2014 Views

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yönetilmekle birlikte birbirinden tümüyle farklı kanunlar olmaları<br />

nedeniyle Bağ-Kur K'nun 63. maddesindeki rücu tazminatına ilişkin ilk<br />

peşin değer sınırının, T Bağ-Kur K'nun 47. maddesi bakımından kıyasen<br />

uygulanmayacağı görüşüne de katılmak mümkün değildir. Çünkü, yukarıda<br />

değindiğimiz Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun yaklaşım<br />

çerçevesinde, yasada özel bir düzenleme olmasa da sosyal sigorta<br />

kurumunun sigortalı ya da hak sahiplerine bağlanan gelirlerdeki artışların<br />

peşin değerini tazminat sorumlusuna rücu edemeyeceği sonucuna<br />

varılabilir.<br />

Koçak görüşüne dayanak olarak ayrıca, Bağ-Kur K'nun 63., Tarım-<br />

Bağ K Kanununun 47. ve SSK'nun 26. maddelerinde düzenlenen rücu<br />

haklarının halefiyet ilkesine dayandığını, Kurumun sigortalının halefi olarak<br />

üçüncü kişilere rücu ettiğini ve bu nedenle sigortalı ya da hak sahiplerine<br />

bağlanan gelirlerdeki artışların peşin değerini de tazminat sorumlusuna<br />

rücu edebileceğini ileri sürmektedir. Aksi halde, üçüncü kişi yapılan<br />

yardımların ilk peşin değerini ödeyerek sorumluluktan kurtulabilirdi. Biz<br />

bu görüşe de katılamıyoruz. Çünkü, burada teknik anlamda salt bir<br />

halefiyet hali söz konusu olsaydı dahi, sosyal sigorta kurumu ancak yerine<br />

geçtiği sigortalı ya da hak sahiplerinin tazminat sorumlusundan isteyebileceği,<br />

sigorta olayı ile arasında uygun illiyet bağı bulunan artışları<br />

rücu edebilirdi. Oysa, katıldığımız görüşe göre gelirlerde ekonomik nedenlere<br />

bağlı olarak yapılan yasal artışlar ile sigorta olayı arasında uygun illiyet<br />

bağı bulunmamaktadır. Öte yandan, halefiyetle güçlendirilmiş rücu<br />

hallerinde de rücu hakkının sınırı ile bu hakkı güçlendiren halefiyet arasında<br />

ilişki kurmanın doğru olmadığını, bu gibi durumlarda rücu hakkının<br />

borçlar hukukunun genel ilkeleri uyarınca zaten asıl alacaklının tazminat<br />

sorumlusundan isteyebileceği miktarla sınırlı bulunduğunu, halefiyetin ise<br />

esas itibariyle asıl alacaklının sahip olduğu teminatların rücu hakkı<br />

sahibine geçmesini sağlamayı amaçladığını yukarıda açıklamıştık (bkz.<br />

yuk. I. B. 1. b. aa).<br />

Ancak belirtmek gerekirse, sosyal sigorta kurumlarının rücu hakkını<br />

düzenleyen söz konusu maddelerden SSK'nun 26. maddesinin 2. fıkrasındaki<br />

durum dışında rücu hakkının halefiyete dayandığını ya da halefiyetle<br />

güçlendirildiğini ileri sürmek kanımızca isabetli olmaz. Çünkü, yukarıda<br />

kısaca açıklamaya çalıştığımız üzere (bkz. yuk. I. B. 1. b. aa), rücu<br />

hakkının teknik anlamda (salt) halefiyete dayandığından ya da halefiyetle<br />

güçlendirildiğinden söz edebilmek için bunun yasayla öngörülmüş olması<br />

gerekir. Oysa anılan maddelerde bu yönde bir düzenleme bulunmamaktadır.<br />

Sadece, SSK'nun 26. maddesinin 2. fıkrasında Kurumun üçüncü<br />

kişilere ve kusuru varsa bunları çalıştıranlara BK hükümlerine göre rücu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!