26.12.2014 Views

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2001 ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

giderken yüksekten düşerek ölmüştür. 10. Hukuk Dairesi arada illiyet<br />

bağının bulunmaması nedeniyle bu kazayı iş kazası saymamıştır. Gerçekten<br />

bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için illiyet bağının gerçekleşmesi<br />

gerekir. Zira kaza, sigortalının işverenin buyruğunda ve denetiminde olmayan<br />

bir zamanda meydana geldiği için anılan Kanunun 11. maddesinde<br />

öngörülen koşullar oluşmamıştır. O nedenle kararımız doğrudur.<br />

2926 Sayılı Yasanın 47. maddesi ile ilgili kararlarımız hakkında görüşlerimi<br />

arz etmek istiyorum. 10. Hukuk Dairesi daha önceki yıllarda<br />

Bağ-Kur'un anılan maddeden doğan rücu hakkının halefiyete dayandığı<br />

görüşünde iken yaklaşık 2-3 sene önce görüşünden dönmüş ve Bağ-Kur-<br />

'un rücu hakkının Kanundan doğan bağımsız bir hak olduğu dolayısıyla<br />

katsayı artışı nedeniyle aylıklarda meydana gelen artışların peşin değerlerinin<br />

istenemeyeceği sonucuna varmıştır ki bu görüşümüzde isabetlidir.<br />

Kurumun Sosyal Sigortalar Kanununun 26. maddesinden doğan rücu<br />

hakkının hukuksal temelinin ne olduğu konusunda özellikle öğretide<br />

görüş birliği yoktur. Ne ki öğretideki baskın görüş, bu maddeden<br />

kaynaklanan rücu hakkının hukuksal temelinin halefiyet değil Kanundan<br />

doğan bağımsız bir hak olduğu yönündedir. Oysa Yargıtayımız, bu hakkın<br />

halefiyet ilkesine dayandığı, Kurumun, sigortalının ve hak sahiplerinin işverenden<br />

isteyebileceği tazminat miktarına kadar (=tavan) talepte bulunabileceği,<br />

dolayısıyla ileriki yıllarda katsayı artışlarından dolayı gelirlerde<br />

meydana gelen artışların peşin değerinin işverenden ve üçüncü kişiden<br />

isteyebileceği görüşündedir. Bu uygulama özellikle işveren ve hukukçular<br />

arasında yoğun bir şekilde eleştiriye tabi tutulmuştur. Zira aynı iş kazası<br />

nedeniyle tazmin sorumluları aleyhine yerine göre 7-8 defa rücu davaları<br />

açılmaktadır. Biz Yargıtay'ımızın bu konudaki görüşüne katılmıyoruz.<br />

Kurumun rücu hakkının halefiyete dayandığı ve gelir artışlarının<br />

istenebileceğine dair 1994 tarihli Yargıtay Đçtihadı Birleştirme Büyük Genel<br />

Kurulu Kararına karşı oy yazısı yazmış bulunuyoruz ve öğretideki,<br />

Kanundan doğan bağımsız rücu hakkı ve artışların istenemeyeceği doğrultusundaki<br />

baskın görüşe katılıyoruz. Kaldı ki 26. maddeyle ilgili olarak<br />

açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi artışların istenemeyeceğine<br />

karar vermiş olmasına karşın Yargıtay bu karara itibar etmemektedir.<br />

Oysa Anayasa Mahkemesi kararı herkesi ve tüm mahkemeleri bağlar.<br />

Kurumun Sosyal Sigortalar Kanununun 9 ve 10. maddesinden doğan<br />

rücu hakkının hukuksal temelinin ne olduğu meselesine gelince; Yargıtay'ımızda,<br />

bu maddelerden doğan rücu hakkının halefiyete dayanmadığı<br />

konusunda görüş birliği vardır. Ne ki Yargıtay yaklaşık 19 yıl süre ile Kurumun<br />

anılan maddelere göre, sonsuza kadar rücu hakkına sahip olduğuna<br />

karar vermiştir. Meseleyi bir örnekle açıklamak gerekirse, işverenin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!