- Page 2 and 3:
GEORGE ORWELL BİN DOKUZ YÜZ SEKSE
- Page 4 and 5:
George Orwell'in Can Yayınları'nd
- Page 6 and 7:
Neden 1984? Orwell'ın romanı, Bin
- Page 8 and 9:
İki arada bir derede Burada ilgin
- Page 10 and 11:
Bir karşı-ütopya Gelelim Bin Dok
- Page 12 and 13:
Kitabın satırları arasında iler
- Page 14 and 15:
Aykırı düşünen buharlaşır! K
- Page 16 and 17:
Ama bu kadarla da yetinilmemiş, eg
- Page 18 and 19:
dan biri temel alındığı için o
- Page 20 and 21:
I Pırıl pırıl, soğuk bir nisan
- Page 22 and 23:
Tele-ekran aynı anda hem alıcı h
- Page 24 and 25:
şındaki bu barikatlara açılan s
- Page 26 and 27:
sırf o güzelim kaymak kâğıdın
- Page 28 and 29:
helikopter üstlerine 20 kiloluk bi
- Page 30 and 31:
Ona içi ısınmıştı, ama yalnı
- Page 32 and 33:
dan daha çok Yenisöylem sözcüğ
- Page 34 and 35:
ve sağduyunun biricik koruyucusuna
- Page 36 and 37:
Winston'ın içi üşümüştü san
- Page 38 and 39:
yaramayacağını biliyordu. İster
- Page 40 and 41:
le yarım yamalak çalışırdı, s
- Page 42 and 43:
nüyordu. İkisi de Casuslar'ın ü
- Page 44 and 45:
de, konuşmaları gizlice dinleyen
- Page 46 and 47:
SAVAŞ BARIŞTIR ÖZGÜRLÜK KÖLEL
- Page 48 and 49:
Günceyi çekmeceye koydu. Gizlemey
- Page 50 and 51:
üstünde buldu. Bu görünüme rü
- Page 52 and 53:
nemi yaşadıkları açıktı, çü
- Page 54 and 55:
liyorsa, bu hiç kuşkusuz işkence
- Page 56 and 57:
Örneğin, Parti'nin tarih kitaplar
- Page 58 and 59:
times 17.3.84 bb söylev yanlış b
- Page 60 and 61:
kalkıyordu. Arşiv Dairesi'nin, Wi
- Page 62 and 63:
tıcı bir becerisi olan bu adamın
- Page 64 and 65:
Büyük Birader'in Günlük Emrinin
- Page 66 and 67:
öte yandan, cephede yeni bir zafer
- Page 68 and 69:
V Yerin epeyce altındaki yüksek t
- Page 70 and 71:
Kulpsuz porselen fincanlarda verile
- Page 72 and 73:
Winston kuşkusuz biliyordu. Karş
- Page 74 and 75:
sız bir çığrışmadan başka bi
- Page 76 and 77:
ir ter kokusu saçarak masaya oturd
- Page 78 and 79:
ulmaz, kendiliğinden gösteriler d
- Page 80 and 81:
mekler nicedir insanın yüreğini
- Page 82 and 83:
yüzündeki anlatımı tümüyle de
- Page 84 and 85:
Winston, en kötü düşmanın kend
- Page 86 and 87:
niyordu. Dahası, her iki cins içi
- Page 88 and 89:
işlenen saçmalıklarla, konferans
- Page 90 and 91:
ıyorlar sonunda! Oraya vardığın
- Page 92 and 93:
ir kent olmuş çıkmıştı, hırs
- Page 94 and 95:
makla, metroda bir yer kapmak için
- Page 96 and 97:
Bütün bunları itiraf ettikten so
- Page 98 and 99:
Kısa bir süre sonra üçü de yen
- Page 100 and 101:
yazıla yazıla, sonunda ilk başta
- Page 102 and 103:
VIII Bir pasajın dibinde bir yerde
- Page 104 and 105:
karşılaşırsanız sizi durdurabi
- Page 106 and 107:
dar yürüdükten sonra dönüp ark
- Page 108 and 109:
verdiler. İzlediği ihtiyar, barda
- Page 110 and 111:
iliyoruz, o da doğruysa tabii. Siz
- Page 112 and 113:
korkunç kabalaşırlardı−, Shaf
- Page 114 and 115:
ir yerdi sanki. Tabii! Güncesini y
- Page 116 and 117:
kiz sterlin de ne ederdi şimdi ç
- Page 118 and 119:
pencereleri olan, önünde küçük
- Page 120 and 121:
Weeks değil, Charrington olduğunu
- Page 122 and 123:
geri yürümeye başladı. Genç k
- Page 124 and 125:
az daha zorladı. "Bir gün karanl
- Page 126 and 127:
I Henüz öğle olmamıştı; Winst
- Page 128 and 129:
son derece sıradan bir iş vardı,
- Page 130 and 131:
lişmeyi iyice düşünebilmek içi
- Page 132 and 133:
daha vardı ve bir tele-ekranın ta
- Page 134 and 135:
olmuyordu. Tam o sırada, kulaklar
- Page 136 and 137:
tüfekleriyle her bir köşesinde d
- Page 138 and 139:
an, kızın elini tüm ayrıntılar
- Page 140 and 141:
tü. İlkin büyük bir rahatlık d
- Page 142 and 143:
"Julia. Ben seninkini biliyorum. Wi
- Page 144 and 145:
yordu anlaşılan; ancak Julia'nın
- Page 146 and 147:
yumsuyordu. Kızın beli, kolunun a
- Page 148 and 149:
yüzünü seyre koyuldu. Ağzı dı
- Page 150 and 151:
kilisenin çan kulesinde. Burası,
- Page 152 and 153:
Tasarlama Kurulu'nun yayımladığ
- Page 154 and 155: Evlenmekten hiç söz açmadılar.
- Page 156 and 157: aptal olmasaydı, ne yapar eder, on
- Page 158 and 159: Parti'ye karşı savaş açtın mı
- Page 160 and 161: nerdeyse kayıplara karışırken,
- Page 162 and 163: yüreğini. İçinden, keşke on y
- Page 164 and 165: Derler ki zaman her şeyi iyi ederm
- Page 166 and 167: sokaktaki çocukların bağırtıla
- Page 168 and 169: eski kanapeye bırakıyor, on iki r
- Page 170 and 171: IV Syme yok olmuştu. Bir sabah bir
- Page 172 and 173: görünüyordu. Duvarların her yer
- Page 174 and 175: dan, belleğinin kuytularından unu
- Page 176 and 177: yağdırılırken sesi ayyuka çık
- Page 178 and 179: "O zaman neden bu kadar üzülüyor
- Page 180 and 181: yorlardı, çünkü tıpkı bir mı
- Page 182 and 183: "Akşamları genellikle evdeyim," d
- Page 184 and 185: önceydi, anımsamıyordu. O günle
- Page 186 and 187: verilmesi gerektiğini söyleyerek
- Page 188 and 189: miyordu, çikolatayı geri getirmiy
- Page 190 and 191: lar. İçine giremezler." Winston,
- Page 192 and 193: ve bileşik sözcüklerden oluşan
- Page 194 and 195: nuşabiliriz. Martin, sen de bir is
- Page 196 and 197: "Evet." "Peki, çıkarlarımız bir
- Page 198 and 199: siniz. Bu kaçınılmazdır. Ama ke
- Page 200 and 201: Yine işin alayındaymış gibi, "B
- Page 202 and 203: 'Ödesene şu borcunu,' diye çalar
- Page 206 and 207: alarıyla sandviç ve Zafer Kahvesi
- Page 208 and 209: Winston okumayı bıraktı: Rahat r
- Page 210 and 211: Bugünkü savaşın niteliğini anl
- Page 212 and 213: lerine uygun olarak, İç Parti yö
- Page 214 and 215: Mal üretimini kısıtlayarak halk
- Page 216 and 217: ir deyişle, zihinsel yapısının
- Page 218 and 219: uzaklıkta asılı duran merceklerd
- Page 220 and 221: yonluk bir nüfusu özümlemek zoru
- Page 222 and 223: güvenilir bir bekçisiydi; hele eg
- Page 224 and 225: tele-ekranın bulunmadığı bir od
- Page 226 and 227: tekrarlanıp durmaktadır. Yüksek
- Page 228 and 229: yatan başlıca neden, insanların
- Page 230 and 231: Katolik Kilisesi bile hoşgörülü
- Page 232 and 233: tık meydana gelmelerine izin veril
- Page 234 and 235: in Parti'ye girmelerine izin verilm
- Page 236 and 237: Bir Parti üyesinin yalnızca düş
- Page 238 and 239: tersini mi söylüyor, o zaman ger
- Page 240 and 241: netmek ve yönetimini sürekli kıl
- Page 242 and 243: sessizliğin ayırdına vardı. Jul
- Page 244 and 245: zına bir alıp bir çıkarıyor, b
- Page 246 and 247: Kuşlar şakıyordu, proleterler ş
- Page 248 and 249: andıran çenesinin üzerinde ince
- Page 250 and 251: Üçüncü bölüm
- Page 252 and 253: yin arada sırada bacağına sürt
- Page 254 and 255:
Biraz toparlanmıştı, dönüp Win
- Page 256 and 257:
Dışarıdan, yaklaşan postal sesl
- Page 258 and 259:
geldi. Bir süre öyle oturdular. Y
- Page 260 and 261:
da söylediklerimi ertesi gün devr
- Page 262 and 263:
tin altına çarptı. Kendinden ge
- Page 264 and 265:
parçalanan elini ovuşturuyordu, k
- Page 266 and 267:
yordu. Yüzüne, eskisinden daha g
- Page 268 and 269:
saçını çekiyorlar, tek ayak üs
- Page 270 and 271:
Bay Charrington da onunla birliktey
- Page 272 and 273:
O'Brien biraz yumuşamış gibiydi.
- Page 274 and 275:
olabileceği gibi, unuttuğunu da u
- Page 276 and 277:
"Kaç parmağımı görüyorsun, Wi
- Page 278 and 279:
"Hangisini istiyorsun: Beni beş pa
- Page 280 and 281:
ı gidip geliyordu. Öfkesi biraz o
- Page 282 and 283:
edermiş sapkınlığını. Rusya'd
- Page 284 and 285:
ve kendisine bakan yüzü tanıdı;
- Page 286 and 287:
düm. Görsen tanıyamazsın. Asili
- Page 288 and 289:
kadrana gerek kalmadığı bile olu
- Page 290 and 291:
Sözünü bitiremeden çığlığı
- Page 292 and 293:
hükmediyoruz, çünkü zihne hükm
- Page 294 and 295:
ortaklaşa tekbencilik diyebilirsin
- Page 296 and 297:
ilecek, aşağılanacak, küçük d
- Page 298 and 299:
sın? Sen tarihin dışındasın, y
- Page 300 and 301:
Canlı cenazeye dönmüşsün. Gör
- Page 302 and 303:
"Kim bilir, belki çok sonra," dedi
- Page 304 and 305:
eceremiyordu, bir santim bile kalkm
- Page 306 and 307:
ir saçmalıktı. Yerçekimi yasas
- Page 308 and 309:
de söğütlerin altındaki yeşil
- Page 310 and 311:
gibi geliyordu) kendiliğinden geli
- Page 312 and 313:
mış olduğunu ve her bölümde bi
- Page 314 and 315:
metreden az bir mesafe kalmıştı.
- Page 316 and 317:
ston'ın kadehine ağzına kadar Za
- Page 318 and 319:
miyor muydu? Posterdeki kocaman yü
- Page 320 and 321:
Ortalıkta tele-ekran görünmüyor
- Page 322 and 323:
mişti. Üstelik sıcaktı orası.
- Page 324 and 325:
Sonra yine kayıtsızlaştı. Cinin
- Page 326 and 327:
tarihinin en büyük zaferi... Zafe
- Page 328 and 329:
ütün öteki düşünce biçimleri
- Page 330 and 331:
yoktu. Onun yerini, hem ad hem de e
- Page 332 and 333:
kadar büyük bir önem verildiğin
- Page 334 and 335:
cüklerin ne anlama geldiğini, ba
- Page 336 and 337:
akışta yalnızca birer kısaltma
- Page 338 and 339:
leştirilmiş sözcüklerin yapıs
- Page 340 and 341:
konusuydu. Gerçi çiftdüşün tek
- Page 342:
irinci yüzyılın yirmili yıllar