23.03.2018 Views

Andrews’ Deri Hastalıkları Klinik Dermatoloji

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Retrovirüsler<br />

417<br />

Resim 19-61 Primer HIV enfeksiyonu.<br />

oral, genital ve rektal ülserasyon ile birlikte EBV enfeksiyonuna<br />

çok benzer. <strong>Deri</strong> döküntüsü polimorfik olabilir (Resim 19-61 ve<br />

19-62). En karakteristik olan, gövdenin üst kısmında, tek tek, hafif<br />

skuamlı, oval lezyonlardan oluşan papüler bir döküntüdür.<br />

Lezyonlar pitriyazis roseayı andırır ancak periferal skuam belirgin<br />

değildir ve lezyonlarda fokal kanama vardır. Gianotti-Crosti<br />

benzeri bir papüler döküntü de ortaya çıkabilir. İmmün<br />

kompleks hastalığında görülene benzer şekilde, avuç ve tabanların<br />

kenarları boyunca yerleşen purpurik lezyonlar da bildirilmiştir.<br />

Mukozal erozyonlar aftı andırır ancak daha büyüktür ve<br />

ağzın her yerini, farinksi, özofagusu ve anal mukozayı etkileyebilir.<br />

Disfaji belirgin olabilir. Serokonversiyon sırasında yardımcı<br />

T-hücre sayısı aniden düşer. İmmün yetmezlik derecesi, oral<br />

kandidiyazis veya Pneumocystis carini pnömonisi gelişimine fırsat<br />

verecek kadar şiddetli olabilir. Semptomların doğru şekilde<br />

bir araya geldiği risk altındaki her bireyde tanıdan şüphelenilmelidir.<br />

Bu hastalarda kombinasyon antiviral tedaviye, hastalığın<br />

doğal seyrini düzeltme umuduyla, hemen başlanır.<br />

HIV’e Bağlı Kaşıntı<br />

Resim 19-62<br />

Primer HIV<br />

enfeksiyonu<br />

(Ginat Mirowski,<br />

MD, izniyle)<br />

HIV epidemisinin başından beri,<br />

tüm dünyada, kaşıntının HIV enfeksiyonunun bir belirteçi olduğu<br />

ve hastaların % 30 kadarında ortaya çıktığı bilinmekteydi.<br />

Kaşıntı, HIV hastalığının kendisi tarafından oluşturulmaz ancak<br />

hastalık ile birlikteki enflamatuar dermatozlarla bağlantılıdır.<br />

“Papüler kaşıntılı döküntü” spesifik bir hastalık olmayıp, HIV’e<br />

bağlı kaşıntının pek çok formuna sahip hastaların hepsini kapsamak<br />

için kullanılan bir tanıdır. Bu kaşıntılı döküntüler, foliküler<br />

ve nonfoliküler döküntüler olarak ayrılmalıdır. Bu iki tipteki<br />

kaşıntılı döküntünün göreceli prevalansı, coğrafi özellik gösterir.<br />

Isıran böceklerin yaygın olduğu tropikal ve yarı-tropik bölgelerde<br />

nonfoliküler döküntüler daha sıktır ve muhtemelen de<br />

böcek ısırığına karşı aşırı duyarlılığı göstermektedir. Ilıman bölgelerde<br />

foliküler kaşıntılı döküntüler daha sıktır.<br />

Eozinofilik folikülit, en sık görülen kaşıntılı foliküler döküntüdür.<br />

Yardımcı T-hücre sayısı yaklaşık 200 olan hastalarda görülür.<br />

<strong>Klinik</strong> olarak, gövde üst kısmında, yüzde, saçlı deride ve<br />

boyunda ürtikeryal foliküler papüller şeklinde ortaya çıkar.<br />

Püstüler lezyonlar nadirdir; püstüller, bakteriyel folikülitte<br />

olandan genellikle daha küçüktür ve son dönem lezyonları temsil<br />

eder. Nadiren görülürler, çünkü, kaşıntı o kadar şiddetlidir<br />

ki, bu evreye ilerlemeden önce ekskoriye olurlar. Lezyonların %<br />

90’ı, gövde ön yüzünde meme çizgisi üzerinde ortaya çıkar ve<br />

lezyonlar tipik olarak sırt orta hattan aşağı lomber omurgaya<br />

kadar iner. Hastalık şiddeti alevlenme ve sönmelerle seyreder,<br />

spontan olarak düzelebilir ve sonra da tahmin edilemez şekilde<br />

alevlenebilir. Periferal eozinofili olabilir ve serum IgE düzeyi<br />

yükselebilir, bu da, bu durumun, yardımcı T-hücreleri tip 2 tarafından<br />

oluşturulduğunu düşündürür. Histolojik olarak, sebase<br />

bez seviyesinde, kıl folikülünün üst kısmında mononükleer<br />

hücreler ve eozinofillerden oluşan bir infiltrat görülür. Lezyonlar<br />

ilerledikçe, eozinofiller ve lenfositler, foliküler yapılara ve sebase<br />

bezlere girer. Geç dönemde püstüller oluşur, bunlar, folikülün<br />

en üst kısmındaki eozinofil kümelerini temsil eder.<br />

Eozinofilik folikülitin ilk basamak tedavisi, topikal steroidler<br />

ve antihistaminiklerdir. Eğer hasta yanıt vermezse, fototerapi<br />

(UVB veya PUVA) veya günde 2 kere 200 mg itrakonazol etkili<br />

olabilir. Bazı hastalarda, tekrarlayan permetrin uygulamaları<br />

(geceleri, gün aşırı, 6 haftaya kadar) yararlı olabilir. Bu son tedavi,<br />

bu durum için antijenik bir tetikleyici olabilecek Demodex<br />

akarlarına yöneliktir. Isotretinoin de etkilidir, yaklaşık 0.5 ile 1<br />

mg/kg/gün dozunda, genellikle birkaç ay sonra etkisini gösterir.<br />

HIV hastalığı olanlarda çok kaşıntılı olabilecek stafilokoksik<br />

folikülit ve pitriyosporum folikülitinin de ayırıcı tanıya dahil<br />

edilmesi gereklidir. Bunlar, sırasıyla bakteriyel kültür ve deri biyopsisi<br />

ile ekarte edilir.<br />

Foliküler olmayan diğer kaşıntılı dermatozlar, başlıca papüler<br />

olan döküntüler ve ekzematöz olanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir.<br />

Papüler döküntüler içinde uyuz, böcek ısırıkları, geçici<br />

akantolitik dermatoz, granüloma anülare ve prurigo nodularis<br />

yer alır. Ekzematöz dermatozlar ise, atopik-benzeri dermatit,<br />

seboreik dermatit, numuler ekzema, kserotik ekzema, fotodermatit<br />

ve ilaç döküntülerini içerir. Hastalarda aynı anda multipl<br />

döküntüler olabilir, bu nedenle de ayırıcı tanı zor olabilir. Hastada<br />

mevcut olan her morfolojik tipteki lezyondan alınan deri<br />

biyopsisi, doğru tanının konmasına yardımcı olabilir. Tedavi,<br />

tanıya göre belirlenir ve HIV enfeksiyonu bulunmayan aynı<br />

dermatoza sahip kişilerde uygulananla aynıdır. AIDS hastalarında<br />

özellikle dikkat edilmesi gereken noktalar, kabuklu uyuz<br />

için topikal tedaviye ek olarak ivermektin kullanımı ve prurigo<br />

nodularis ve fotodermatit için talidomid kullanımıdır. Bu her<br />

iki sistemik ajan da, uygun kullanılmaları durumunda, oldukça<br />

etkilidir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!