Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
UYGARLIK KURAMLARI VE ŞİDDET SORUNU 99<br />
ortaya çıkmasından korktukları için bu şiddete isteyerek boyun eğerler. Egemenliğin<br />
rasyonelleşmesi de, şiddetin bir egemenlik aracı olarak mümkün olduğunca<br />
sınırlandırılmasına ve yerine bürokratik yöntemler kullanılmasına yol açar.<br />
Weber’in modern devlete bu olumlu yaklaşımı, onun devletin şiddet tekelindeki<br />
olası sarsıntıları, hatta sapmaları ciddi bir şekilde gözönüne almasını engellemiştir.<br />
Meşru şiddetin devlette tekelleşmesinin şiddet sorununu çözmeyeceğini<br />
görmüş olmalıdır, çünkü denetlenemeyen gayrımeşru şiddeti etkin bir<br />
şekilde sınırlayabilmesi için devletin kendisinin potansiyel olarak şiddet içermesi<br />
gerekir.<br />
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, devlet, savaş ve şiddet bağlantısıyla<br />
ilgilendiği ve devletiçi şiddet ile devletlerarası şiddet arasındaki bağlantıyı<br />
gördüğü sırada, şiddet sorunu Weber için önem kazanır. Weber şiddetten<br />
arınmışlığa inanmaz, içe ve dışa yönelik şiddeti kabul eder (Mommsen, 1974).<br />
Şiddet, devlet elinde tekelleşmeyle, hesaplanabilir bir özellik kazanır ve tarihsel<br />
olarak zorunlu olan amaçlara ulaşmak için bir araç olarak görülür.<br />
Peki, bu görüşlerle Weber’in kendisinin yaşamadığı, 20. yüzyıla ait şiddet rejimleri<br />
ve ‘makro suçlar’ arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir? Weber’in kuramı,<br />
Zygmunt Bauman’ın gerekçelerine dayanılarak, kolektif şiddet biçimlerine ve<br />
deneyimlerine uygulandığında, onun gerek bürokrasi modelinden (soykırım uygulamaları<br />
ve maktul ile fail arasındaki mesafe açısından) gerekse rasyonel davranış<br />
anlayışı (amaçlı bir kolektif imha aracı olarak) ve rasyonalite tiplerinden<br />
(amaç rasyonellik ile amaç ve ahlâkın birbirlerinden ayrılması) yola çıkılmak suretiyle<br />
‘makro şiddet’i açıklama ölçütlerine ulaşılabilir. Ayrıca, Weber’in egemenlik<br />
sosyolojisinde (Hitler ve Stalin gibi) karizmatik liderlerin açıklanmasına yarayan<br />
noktalar da bulunabilir. Bauman, Weber’in kavrayış biçiminin Nazi vahşetinin<br />
ortaya çıkabilme olasılığına uygun olduğunu ve bunun, Weber’in modernitenin<br />
yapısal bir özelliği olarak değerlendirdiği rasyonalitenin ‘öngörülemeyen<br />
sonuçları’ndan birisi olabileceğini söyleyen tek araştırmacı değildir. Ancak, sosyolojinin<br />
bu klasik kuramının ürpertici diğer yüzünü bir yana bıraksak bile, nasyonal<br />
sosyalizm gibi bir fenomen onun kuramsal çatısı altında yine de belirli bir<br />
yere sahip olmalıdır. Ancak bu yapılırsa, formel ve materyal rasyonalitenin birbirlerinden<br />
ayrılması, inanç ve sorumluluk ahlâkı arasındaki çatışma ve karizmatik<br />
girişimlerin mümkün olabilirliği, ki bunlar ayrıca Batılı rasyonelleşme sürecindeki<br />
çokanlamlı eğilimlere de işaret eder, şiddet rejimlerinin açıklanmasında<br />
payına düşen katkıyı yapabilir. Ama bu durumda, devletten kaynaklanan şiddetin<br />
meşru olduğu düşüncesinin kutsanmasından vazgeçmek gerekir.<br />
4.4. Alfred Weber: Uygarlığın yıkıcılığı ve kültürün krizi<br />
Alfred Weber’in kültür sosyolojisi, sosyolojinin uzunca bir süre ihmal edilmiş<br />
ve bilinçli olarak rafa kaldırılmış disiplinlerinden birisidir. İnsanlığın kültürel