You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
156<br />
BEDRİ GENCER<br />
rumuş, Hıristiyanlığın folk dinlere tetabuku sayesinde, topluluğun neseb-sebeb<br />
asabiyetinin uyumu sağlanmıştı. Ancak daha sonra dinin, evrensellik iddiasındaki<br />
kurumsal bir otoriteye dönüşmesi, parçalanma, ulusallaşma süreciyle<br />
tezahür eden neseb asabiyetini zorlar hale gelmiştir. Böylece ulusal mit ile dinî<br />
inanç çelişkiye düştüğü durumda dinin sosyal gücü kısıtlanmıştır (Martin,<br />
1993: 101). Hıristiyanlık, kolektif bilinçaltına gönderilerek, ulusal kimliklerin<br />
inşasında işlev gören mitolojik bir unsur haline gelmiş; evrensel ve sosyal niteliği<br />
silikleşmiştir. İslâm tarihinde de Asr-ı Saadet, Hulefâ-yı Râşidîn döneminden<br />
sonra gelen Emevi saltanatının -tırnak içinde- ‘laiklik’i, sebeb asabiyetinin<br />
yerine etnik asabiyeti ikame etmesinden kaynaklanıyordu. Çağdaş tarihte de<br />
Ortadoğu uzmanları, -Türk deneyiminde olduğu gibi- Nasır ve Baas deneyimlerinde,<br />
ulusal gelişmenin ancak artan laikleşme ile mümkün olacağı varsayımına<br />
dayanan modernizasyon teorisinin bir teyidini buluyorlardı (Hudson,<br />
1980: 1-24).<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile zirvesine çıkacak ‘ulusallaşma/laikleşme’<br />
sürecinin kıvılcımı aslında 1839’da Tanzimat ile çakılmıştı. Gerçi 1839 Gülhane<br />
Hatt-ı Şerifi, çoklarının sandığı gibi özünde bir ‘devrim’ getirmiyordu. Ferman,<br />
sadece, Osmanlı İmparatorluğu’nu oluşturan unsurların, din ekseninde<br />
örgütlenmesi esasına dayanan geleneksel ‘millet sistemi’ muvacehesinde, İslâm<br />
hukuku tarafından ‘zimmî’ statüsündeki gayrimüslimlere tanınan can, mal, ırz<br />
ve mesken emniyeti gibi ferdî hakların teyidini içeriyor, bunu, ulusal ve uluslararası<br />
kamuoyu önünde ilk kez resmî bir söyleme kavuşturuyordu; dolayısıyla<br />
zimmîlerin Müslümanlar karşısında ‘eşit fakat ayrı’ statüsü (Mardin, 1996: 366)<br />
geçerliğini koruyordu. Ancak hızlanan tarih, İmparatorluğu, 1856 Islahat Fermanı<br />
ile bir dönüm noktasına getirdi. Niyazi Berkes’in deyişiyle (1978: 211)<br />
Müslümanlar için çıkarılmış 1839 Hatt-ı Şerifi’ne karşılık, Hıristiyanlar için çıkarılan<br />
1856 Hatt-ı Hümayunu ile, İslâm zimmî hukukuna bakılmaksızın gayrimüslimler<br />
ile Müslümanlar kanun önünde tam olarak eşit hale getirildi; bunu,<br />
şer’î mahkemelerin yanında Nizami mahkemelerin kuruluşu ve diğer laik kanunlaştırmalar<br />
izledi (Bozkurt, 1996a: 55-60; 112-4; 1996b: passim).<br />
Türkiye’de tarihî planda laikliğe geçişin dinamiği olarak ‘ulus’ kavramının doğuşu,<br />
en net, Yeni Osmanlılar ile Genç Türkler’in ideolojik gelişim çizgilerinde<br />
izlenebilir. Genç Türkler, bazıları tarafından, temelde, Osmanlı’daki ilk aydın<br />
hareketi sayılan Yeni Osmanlıların devamı sayılsa da, aralarında kritik bir fark<br />
vardır. Bu fark, Findley’in (1982: II/157) yetkin makalesinde gösterilmiştir.<br />
Onun da belirttiği gibi, ulemanın bıraktığı boşluğu doldurmak üzere inisiyatif<br />
alan Yeni Osmanlılar, İslâm’ın dinî-hukuki ilmî geleneğine dayanarak, Tanzimat<br />
reformcularının kaybettiği meşruiyet temelini yeniden kurmaya çalışıyorlardı<br />
(Findley, 1982: I/149-150; II/160). Namık Kemal ve arkadaşları hızlanan tarih<br />
içinde çözülmeye başlayan Osmanlı topluluğunu bir arada tutabilmek için sebeb<br />
asabiyetlerini yeniden tanımlamaya çalışıyorlardı. Onlar tarafından gün-