Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ZAMAN: MODERN VE POSTMODERN 203<br />
risi şudur: Çizgisel ve evrimci bir kavrayışla genelleştirilerek ve evrenselleştirilerek<br />
“ilerletilen” tarih nosyonu ile, insanlığın (ideolojik) evriminin son noktası ve<br />
insanın yönetiminin son şekli olarak Batı liberal demokrasisinin yine genelleştirilmesi<br />
ve evrenselleştirilmesiyle “sona erdirilen” tarih nosyonu arasında ne<br />
fark vardır? Fark, ilkinin geleceğin (sosyalist ya da başka alternatifleriyle) mücadelelerle<br />
kurulabilir olduğunu imleyecek bir politik ufka elvermesine karşılık,<br />
ikincisinin, bizzat teorisyeninin dediği gibi “hakların tanınması için mücadele,<br />
insanın tamamen soyut bir hedef uğruna hayatını tehlikeye atma gönüllülüğü<br />
ve atılganlık, cesaret, hayal kurma ve idealizme yol açan dünya çapındaki ideolojik<br />
mücadelenin yerini ekonomik hesaplar, teknik sorunların bitmeyen çözümleri,<br />
çevre sorunları ve tüketici taleplerinin karşılanmasının alacağı” bir can<br />
sıkıntısını imlemesidir (Fukuyama, 1990: 177). Bu fark, geleceğin algılanmasında<br />
deyim yerindeyse hipermetroplaşma (yakını görüp, uzağı görememe) etkisi<br />
yaratabildiği kadar, geçmişin kavranışında da miyoplaştırma (uzağı görüp yakını<br />
görememe) etkisi yaratabilmektedir.<br />
Bauman’ın aktardığı gibi modern insanın, bugünün adaletsizliklerinin gelecekte<br />
düzeltilebileceğine ilişkin güveni zayıflamaktadır (Finkielkraut’tan aktaran<br />
Bauman, 1998: 58). Geleceğin açıklığının, bir tür süreklilik ve dayanışmayı<br />
yaratabilme potansiyeli, postmodernizmi bir tarih söylemi olarak ele alan bazı<br />
kuramcılar tarafından kabul edilmektedir (örn, Morris, 1993: 40). Ütopyacı düşünüşün<br />
olanaklılığı zor, ancak gerekli olarak görülmektedir. Ütopya, sosyalizm<br />
ya da kendini belirleme tarafından temsil edilen ideallerden çok, alternatif bir<br />
yaşama biçimini olanaklı kılan farklı bir toplum türü ve daha iyi yaşama yönelik<br />
tutku olarak geniş anlamda kavranmaktadır (Levitas, 1993: 257). Değişimin faili,<br />
Levitas’a göre gelecekte yerleşmiş iyi bir toplum vizyonudur. Ve bu vizyonu ve<br />
ütopyacı tasarımları postmodernliğin tümüyle tükettiği de tartışmalıdır. Levitas,<br />
ütopyanın Marksizm’den özgürleştirilerek daha geniş kavranması gerektiğine<br />
inanmaktadır. Ütopya=Marksizm=Stalinizm=Sosyalizm eşitlemesinin, özgür<br />
piyasa kapitalizminin olmadığı görüşünü desteklemeye yol açtığını ve bunun<br />
da ütopyanın yazılamayışına neden olduğunu öne sürmektedir (Levitas, 1993:<br />
258). Levitas, ilerleme fikrinin çağdaş düşünürler için geçersizleşmesinden dolayı,<br />
ütopyanın şimdiyi değiştirmeye yarayacak alternatif bir gelecek mekânını<br />
işgal etmesinin güç olduğunu belirtmektedir. İnsanların şimdiye ilişkin tasarımlarının,<br />
değişimin faillerini ve süreçlerini tanımlayamamasından dolayı,<br />
ütopyanın geleceğe yerleştirilmesinin güçlüğüne dikkat çekmektedir. Geleceğe<br />
yerleştirilmeyişi, ütopyanın öldüğü anlamına da gelmemektedir elbette. Önerilen<br />
ütopya, şimdiye vurguda bulunan parçalı, belirsiz bir ütopyadır.<br />
Baudrillard ise, tarihsel zamanın yitirilmesiyle birlikte, birer inanç nesnesi<br />
olarak ütopyanın da yitirildiğini vurgulamaktadır (Baudrillard, 1998b: 6). “Yaşamın<br />
maksimumcu ütopyası, hayatta kalabilmenin minimumcu ütopyasına dönüşmüştür”<br />
(Baudrillard, 1998b: 2).